Yaşadığı toplumun sosyokültürel yapısıyla uyuşmayan, dışlanan ve benliğini bulamayan birey; hükümetin de baskısıyla mutlak göçe zorlanıyor. Psikolojik anlamda tutunamadığı kültüre veya ötekileşen varlığı sebebiyle uyum sağlayamadığı bu hayatın, ezikliğini yaşıyor.
Bunlar göçten önce yaşanan mobbing unsuru etkiler olabilir.
Kimisi; iş için karın tokluğuna zorlu şartlardaki yaşama uyum sağlamaya çalışıyor, uyum sağlayamadığı takdirde alışmaya başladığında da dışlanıyor.
Bu hep böyle olmuştur.
İçimizde; bizden olmayan ırka karşı bir ön yargı oluşuyor, buna yani bize katlanmak zorunda kalıp, tüm zorlukları ve dışlanmayı görmezden gelen insanların, yaşam savaşı uğruna katlandıkları bizler, böyle hissetmeye sebep neler yaşıyoruz?
Her dönemde olduğu gibi, farklı sebeplerle göçlerden muzdarip yaşadığımız bu devirde de; göçmen sorunları, her devletin göçmenlere uyguladığı zorunlu politikalar ve bu bağlamda yaşanılan olumsuz tutumlar karşısında izlenilen yol, kişinin hiçbir yere ait olamadığını hissetmesine sebep oluyor.
Yaşamak için yapılan bu savaş(göç); mülteciler arasında, zengin ve fakir ayrımı yapıyor mu? Müslüman, hristiyan? Okur yazar, cahil? Yaşlı, genç?
Bunlar gibi tezatlıklarla yüzlerce sebep yazılabilir.
Önemli olan, bu noktada insanlığımızı korumaya çalıştığımız anlarımızın çıkarlarımız doğrultusunda, hayatımızı etkilediği en makul seçim oluyor.