Kapitalizmde Korku

Dieter Duhm

Kapitalizmde Korku Posts

You can find Kapitalizmde Korku books, Kapitalizmde Korku quotes and quotes, Kapitalizmde Korku authors, Kapitalizmde Korku reviews and reviews on 1000Kitap.
Evde kılıbık kesilen sert şefleri herkes tanır. Cinsel plandaki aşağılık duyguları ve korkuları, mesleki pozisyon elverdiği takdirde, işyerindeki otoriter tavırlarla dengelenmektedir ve bu, sanki bir kural gibi işler. Her kim ki egemen tavır ve hareketleriyle dikkati çekmektedir, o insan mutlaka son derece büyük bir içsel güvensizlik duymaktadır, bundan rahatsızdır. "Meslek onuru", "görevin yerine getirilmesı" ve "başarı" değerleri, doğrudan korkuyla beslenmektedir. Korkudan uzak ve kendine son derece güvenen bir insan, bunları özel değerler olarak vurgulamak ihtiyacını duymayacaktır.
Kapitalist sistem , bireylerin kişiliğini sakatlamakla kalmaz , yedek kişilik satışıyla bundan para kazanıp egemenliğini sağlamlaştırarak, bu sakatlıktan kâr da eder .
Reklam
İnsan kendi-bilinci satın alabilmeye başladığından beri korku, yüzeysel olarak hafifletilebilmektedir. Hemen her erkek otomobiliyle, hemen her kadın şapkası ya da saç biçimiyle bir parça kendi-bilinç satın almaktadır kendine. Birçok genç kız, makyajsız sokağa çıkmaya cesaret edemediklerini itiraf etmek- tedir. Bireysel kişilikleri parçalanmış insanlar, kendilerine tüketim yoluyla yedek imkânlar yaratırlar. Korkuyu dengelemede insanın kendisini inkar etme eğilimi, reklamlardan, modadan, filmlerden vs. çıkan örneklerin topyekûn taklidine kadar uzanır. Endişe içindeki insanlar, kendilerini korkusuz ideal imajlarla özdeşleştirmeye otomatik olarak eğilimlidirler. Sokaklarda süslenmiş, donatılmış, kendine güvenme adına neye rastlarsak , bunlar , hemen her zaman bu tür özdeşleşmelerin birer ürünüdür.
Gençler, aynı zamanda utandıkları ozlemlerinin tatminini aramaktadırlar. Aşırı duygusal olmak istemezler, ama aşırı duygusaldırlar, çünkü onların bu duygusallığına son verecek tek şey, ihtiyaçlarının korkudan uzak bir yolla tatminidir. Ne var ki, gençler korkmaktadır. Gitarlar ve protesto şarkılarıyla duygusallık ve ironi arasında gidip gelirler, artık birçoğuna yetmeyecek durumda olan yedek bir dünyaya kaçarlar. Duygusallıktan umutsuzluk, ironiden fırçınlık, "hit"den yolculuk doğar. Kaçış sırasında esrar ve LSD ile yeni bir hayal dünyasına dalacaklar ve burada çoğu kez başlarıgıç noktalarına, yani korkularına rastlayacaklardır. Birçok genç, LSD etkisi altında birdenbire çırılçıplak ve dev boyutlar halinde ortaya çıkan bu korkudan söz etmektedir.
Dindarlık, küçük ve zavallı insanın, tanrısal bir sevgi ve adalet karşısındaki duygusudur; sanat, ilham perisinden, güzel anlardan ya da akıllı bir konuşmadan sonra saklı kalandır; doğa, sonsuz ve öz olanla bir karşılaşma, mavi çiçeği arayış sırasında küçük bir parça tatmindir, aşk, bir güzellik ve mutluluk sezgisi, kuralların ve zorlamaların köleliğinden kurtuluş, uyanıklığın ve hesapların, rekabet kavgası ve korkunun uşaklığından esenliğe çıkmadır.
Ihtiyaçlarını ve çatışmalarını kolektif ideoloji anlamında terbiye eden kimse, kendini, toplumsal otoriteyle birleşmiş hissetmekle kalmaz, "mazbut", "yetenekli" ve "mantıklı" bir insan olmanın zevkini de çıkarır. Bununla, kendi bilinçsiz aşağılık kompleksini ve korkularını dengeleyebilir.
Reklam
Toplumumuzda uyum sağlamış insan, yabancı güçlerin belirlediği insandır. Böyle bir insanın psişik olarak baştan aşağıya kötürüm olduğunu gördük. Artık spontane olamayan, sevemeyen, yalnızca çalışan, satın alan ve nefret eden bu kötürüme, bizim burjuva psikolojisi "sağlıklı" der - yeter ki, onun korkusu ve sevgi yeteneksizliği, toplumumuzda yaygın olana uygun düşsün.
Kapitalizmin yetiştirdiği insan , ilke olarak hasta insandır.
Toplumumuzda tek tek insanları birbirinden ayıran uçurumu tek bir şefkat jestiyle aşmak, aslında büyük bir ayıp haline gelmiştir.
Şimdi şöyle bir soru ortaya çıkıyor. "Sevgiye yeteneği olmayan" insanın aşk ilişkisi, kişisel temele dayanmadığına göre, nasıl gerçekleşmektedir? Buna vereceğim cevap, elbette ki bütün ayrıntıları karşılayamayacak; ama, yine de konunun önemli bir bölümünü içereceğini tahmin ediyorum: Kişiliksiz kılınmış aşk, modellere göre (patterns) olan aşktır. Burada "model" ile anlatilmak istenen, klişeleştirilmiş ve göreceli olarak dondurulmuş bir aşk ve sevgili anlayışıdır; insan bu anlayışı, kendi isteklerinin ve özlemlerinin billurlaştığı resimler olarak içinde taşır. Böyle resimler, bize edebiyat ve seks endüstrisi tarafından binlerce kez aktarılmaktadır. Mutluluk ve cinsel büyülenme için şart, gerçekliğin böyle resimlerle uygunluk içinde olmasıdır. Modellerin esiri olmuş ve burada da yabancı güçlerce belirlenen insan, bu durumda kafasındaki örneklere aşağı yukarı uygun düşecek bir eş bulmak zorundadır; bu uygunluk yalnız optik açıdan değil, aynı zamanda karakter ve cinsellik açısından da sağlanmalıdır.
166 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.