Evrenin Sonu mu?

Kara Delik

John Taylor
İnsanlığı, bugün içinde bulunduğu kaostan kurtarmak için tek umut bilime dönmektir
Tanrı kendini nasıl yarattı? O, işe başlamak için hiçbir şeye sahip değildi. Aynı zamanda ortada hiçbir şey yokken varlığın sınırlarını gösteren zaman kavramının bir anlamı olup olmadığını sorabiliriz. Tanrının kendi kendini yaratmasından önce, zamanın akışını gösterecek hiçbir olay yoktur. Gerçekten, büyük bir olasılıkla, eğer olay yoksa zaman da yoktur. Öyleyse Tanrı evreni yaratacağı zamanı nasıl seçti? Hatta zaman kavramı olsaydı bile, başlangıçta kendisi var olmadığından ve dolayısıyla hiçbir şey bilemeyeceğinden ne zaman yaratmaya başlayacağını nasıl bilebilirdi?
Reklam
Her enerji dönüşümü işleminde, enerji daha az düzenli ve daha çok amaçsız bir halde azalır. Kremanın kahve dolu bir fincana boşaltılması ve karıştırılması bunun en güzel örneğidir. Krema kahveyle birlikte karışır ve bir daha asla yoğun bir kütle haline dönemez. Benzer şekilde ciğerlerden nefesle yayılan sigara dumanı sigara içine geri geleceğine oda içinde dağılıp gider. Her iki halde de son ürün başlangıçtakine göre daha az düzenli bir sistemdir.
Pek çoğumuz sabırlı değildir. Yaşam kısa olduğundan en kısa zamanda en çok tatmini arzu ederiz. Özellikle bizler, şimdi burada dünyanın neden böyle olduğuna dair bir neden ararız. Bu dünya görüntüsüne bağlı olan hayatımızda çetin kararlar almak zorundayız. Bilimin sabırlı analizi tarafından keşfedilecek uzun bir nedenler zincirini bekleyemeyiz, çünkü zincir uzadıkça insanın ilgi alanından iyice uzaklaşılmış olur.
Kara delikleri ciddi bir şekilde olası birer enerji kaynağı olarak incelememizin geçerli nedenleri vardır. İnsanlık yeryüzündeki kimyasal yakıtları hızla tüketmektedir. Beraberinde gitgide çoğalan gereksinmeler getiren korkunç nüfus artışını bile bilmezlikten gelerek, insan bir yüzyıldan daha kısa sürede yeryüzündeki fosil yakıtlarıriı tüketmiş olacaktır. Bunların yerini alabilecek çok etkin fisyon(*) yakıtlarını ise, son derece zehirli radyoaktif artıklarla yerküreyi kirletmeden kullanamamaktadır.
Bir an için, güneşin birdenbire tamamen yok olduğunu varsayarak burada, dünyada neler olacağını düşünelim. Dünyanın hızla soğuma sorununu bir yana bırakacak olursak, eliptİk yörüngedeki hareketinin durduğunu fakat güneşin çekim gücünün ortadan kalkmasıyla hemen hemen düz bir çizgi boyunca hızlandığını fark ederiz. Bunun anında olmasını bekleyemeyiz; ancak güneş gözden kaybolduğu anda olacaktır. Diğer bir deyişle güneş gerçekte tamamen yok olduktan sonra dört dakika kadar daha güneş çevresindeki yörüngede kalabiliriz. Bunun nedeni, güneşin yerçekimi değişiminin bize ulaşması için gerekli zamandır. Bu çekimin yayılmasını doğal olarak yerçekimsel radyasyon diyebileceğimiz bir çeşit radyasyon olarak düşünebiliriz.
Reklam
Kara Delikleri Evcilleştirmek
Kara delikleri ciddi bir şekilde olası birer enerji kaynağı olarak incelememizin geçerli nedenleri vardır. İnsanlık yeryüzündeki kimyasal yakıtları hızla tüketmektedir. Beraberinde gitgide çoğalan gereksinmeler getiren korkunç nüfus artışını bile bilmezlikten gelerek, insan bir yüzyıldan daha kısa sürede yeryüzündeki fosil yakıtlarını tüketmiş olacaktır. Bunların yerini alabilecek çok etkin fisyon yakıtlarını ise, son derece zehirli radyoaktif artıklarla yerküreyi kirletmeden kullanamamaktadır.
Kara delikler insanı şu özgürleştirici sonuca götürür: Başlangıçta başlangıç yoktu; gelecekte gelecek olmayacak. İnsan, kara delik evreninden oluşan bir evrendedir.
Galaksimizin merkezinde bir kara deliğin var olduğuna dair zaten kanıt vardır ve zaman geçtikçe yakınında bulunan her şeyi yutacağından durmadan büyüyecektir. Gerçekten, bir kere herhangi bir yerde tek bir kara delik oluştu mu, dünyanın geri kalan kısmının kaderi belirlenmiş olur.
Hepimiz ölümsüzlüğü arzu ederiz. Bu, evrenin yüzde doksan sekizinin ölü maddeden oluştuğu düşünüldüğünde çok büyük bir paradokstur. Ünlü bir deyişi değiştirerek "ölümün ortasında hayattayız" diyebiliriz.
Reklam
Dini doktrinin çevresinde olay ufku diye adlandıracağımız bir şey vardır. Bu ufkun dışında, içeriden hiçbir bilgi alamayız. Dışarısı inanmayanlar içindir. Onlar, ufkun içindeki iman doktrininin sonsuz tanımını değerlendiremezler. İnsan inandığı takdirde ufkun içine girer ve orada bilinmeyenle kaynaşır. Bu çok aydınlatıcı değilse de, bir hayli tatmin edici olabilir. İnanan inanmayanın ne dediğini işitir ve anlar, fakat inanmayanın dediklerini anlamak için ufkun dışına çıkamaz.
Şimdi orta derecede bir Samanyolu topluluğunda, orta büyüklükte bir galaksinin merkezinden belirli bir uzaklıktaki orta büyüklükte bir yıldızın çevresinde dönen orta derecede bir gezegenin önemsiz sakinleri olduğumuzu biliyoruz. Bu görüntü ancak son yirmi yıl içinde aydınlığa kavuşmuştur. Fakat günümüzde, Evren'deki fiziksel yerimizin bu görüntüyle hiçbir özel ilişkisi olmadığı kesin gibi gözükmektedir.
Bir kara delik, yolu üzerindeki her şeyi yutan bir yamyamdır. Bir kere yakalanınca ondan kurtuluş yoktur. Onun olay ufku içine girilince, kendi dünyamız sonsuza kadar geride kalır. Fakat göklerde çok dikkatli gözlemler yapan dışardakl bir gözlemci tarafından böylesine acımasız bir son asla gözlenemez. Kara delik tarafından tuzağa düşürülmüş ihtiyatsız bir uzay yolcusunun onun içine girdiği asla görülemeyecektir, sadece onun yüzeyinde donup kaldığı görülecektir.
Nötron yıldızı veya cüce yıldız gibi sakin bir yaşlılığa ulaşamayan yıldıza ne olacaktır? Karşı karşıya kaldığımız cevap gerçekten çok rahatsız edicidir: O sadece kaybolur ve kara delik denilen hale döner! Daha çok görünmeyen bir insan gibi çevresinde etkisini sürdürür. Görünemez fakat görür ve işitir. Zihnimizde onun konuştuğunu ve cisimleri vurup devirdiğini canlandırırız, yani hareket ettiğini hayal ederiz.
Nerede yaşadığımız hakkında gurur duymamızı gerektiren bir sebep olmadığı gibi kim olduğumuz konusunda da gururlanmamızı gerektirecek bir neden bulunmamaktadır. İnsanların, sınır hallerde fiziksel bir önemi yoktur. İçinde yaşadığımız uzayın geniş ve yalnızlık uyandıran uzantıları bize sadece korku verebilir. Yıldızların merkezindeki ya da galaksiler arası uzayın artıklarındaki sınırsal nitelikteki madde biçimleri dehşet yaratır. Duygusuz ve düşünmeyen bir evrende adeta bir hiçiz.
Resim