Kasım 'ın 19'u. Saat gece yarısına yakın sabaha ise daha çok var. Gidişinin üzerinden ise asırlar geçti.. Bunları, bir otel odasında yan odada çalan fasıl ekibi eşliğinde yazıyorum. Saat geç de olsa burada böyle şeyler yapılıyor bazen. Bazen eğlenceli gibi gelir, bazense çok gereksiz. Ne kadar dahil olabildiğinle ilgili sanırım. Bir şeyler yazmaya çalışırken çok da eğlenceli olmuyor tabi. Gecenin bir vaktinde, bu yerde çoğunluğun uykuda olduğu buna rağmen hep bir ağızdan söylenen şarkılara bir kadeh rakı eşliğinde katılsaydım daha anlamlı olur muydu ki? İyi de ben alkol almam ki. İlk seninle denedim de '' rakı yavaş içilir acele etme , kavun ve peynirle iyi gider '' deyip mezeleri seçerken ki gülüşün geldi aklıma birden... Neyin ne ile yakışacağını en ince ayrıntısına dek kurcalamak detaycılık dedim de her an vedaya hazır sözlerini hissedemeden, o an kendine beni yakıştırmadığını bilemeden... Ama şu an elinde terlik " hasta var evde, defolun gidin başka yerde oynayın yoksa geliyorum yanınıza " diyerek çocukları kapısının önünde tehdit eden teyzeler gibiyim. Ne fasıla tahammülüm var ne de''yavaş içmelisin ''dediğin bir kadeh rakıya eşlik edesim... Her sabah sevinçle yeni bir güne başlayıp, her gece ne kadar boktan bir dünyada yaşadığımı fark ediyorum. Ben böyle şeyler yapıyorum bazen. Olmadığım biri gibi davranabiliyorum. İnandığım ilk yalanın peşinden gidiyor ve ona göre hayatımı şekillendiriyorum. Kendi doğrularım olarak bellediğim bu yalanlara o kadar inanıyorum ki, kimsenin ne söylediği umurumda bile olmuyor. İşler kötüye gitmeye başladığı zaman önünü alamıyor, bir çıkış yolu aramaya çalıştıkça kayboluyorum. Düştüğüm kuyudan yukarı tırmanmaya çalıştıkça daha da derine düşer gibiyim. Bir ses, bir el, bir umut ışığı bekliyorum ama tüm beklentilerim ise boşuna... Hayalini kurduğum, gerçekleştirmek istediğim ne varsa el birliğiyle içine ettiler. Artık hayal kurmaktan vazgeçtim. Herkes o kadar çok konuşuyor ve hepsi de kendinden çok emin ki. İnandıkları savundukları doğrularını ispatlama gereği bile duymuyorlar. Herkes her şeyi senden çok daha iyi biliyor. Rakının çok yavaş içilmesi gerektiğini bildiğin gibi... Her şeyi yarım yaşıyormuşum gibi geliyor bazen. Mutlulukların tadı hep damağımda kaldı, ileri gitmiyor bir türlü. Başıma gelen tüm hezimetleri, bir gecede gözyaşlarımla dindiririm zannederken çabuk unutamıyorum olanları bitenleri ve bazen, hüznü yaşamayı bile beceremiyorum. . Oysa hayat, geride bıraktıklarımı toplarken , yarım bıraktıklarımı ise pantolonunun cebinde saklayan yaramaz bir çocuk gibi bekliyor beni. Cebin içindeki saklananı merak edip, kendi açıklarımla yüzleşmem için hep sabrediyor. Biriken pişmanlıklarıma, sorunlarıma son bir damla daha ekliyor haykıra haykıra. O yüzden, en küçük hatalarımla bile baş edemiyorum yeri geldiğinde. Hayat yüreğime öyle bir sevda üfledi ki boğazdan, ciğerim ve bana ait olan her şey sana koşuyor sanki kusursuz bir teslimiyetin en temel direği olurcasına ruhum. ''Ne dedimse inanma Seni değil kendimi aldatıyorum Sen istediğin kadar Varlığın ta kendisi ol Ölümsüzlüğün ta kendisi Ben günden güne yok olmaktayım Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana Anlamıyor musun? Gökyüzü güneş olsa Sensiz karanlıktayım'' Fasıl sona erdi sustu darbuka ve keman..Seni uğurlarken, ardındaki ışıkları da söndürdüm birer birer. İçimdeki fırtınalar seni takip etmeyecek , acı verse de gülümse diyor içimdeki şeytan ağlama... Ama bil ki; hep dün kadar eksiğim senden... https://www.youtube.com/watch?v=idAi7ieqPx4 Keyifli okumalar.
Hemen okumaya başlamak haksızlık olurdu. Elime alıp yüzümü yapraklarına dokundurduğum anda sardı beni; Çimen kokusu ile bir parça asidin karışımına eklenen küf kokusuyla birlikte hafifçe burna çalınan vanilya kokusu...
Yeni nesil kitaplar benim için hiç bir şey ifade etmiyordu. Eski kitap sevdadır bizde.
Bir yere yaklaşıyoruz Kulağıma sesler geliyor Bir gemi demir alıyor olmalı Belki bir adam ölüyor Ne biliyorsun Belki de bir sona yaklaşıyoruz Yum gözlerini her şeyi zamana bırak Yum gözlerini nasılsa akşam olacak
İçimde çalkalanan dünya Kulağımda karanlığın uğultusu Ve gözlerimde korkuların en büyüğü Bir büyük dünyada yalnız kalmak korkusu Ölürsem korkudan öleceğim.
Beni sevmesen ölürdüm Beni sevmesen bir çakıltaşıydım şimdi Beni sevmesen bir duvar gibi sağırdım Kördüm bir ot kadar Ölümden acıydım, ölümden beterdim Beni sevmesen Dünyayı bütün insanlara zindan ederdim
Beni bunca saracak ne vardı? Kanıma girecek Gözbebeklerime oturacak Bir senfoni gibi kulaklarımdan eksilmeyecek Ne vardı? Hiç karşıma çıkmasaydın Bu kör olası gözler görmeseydi seni Ne vardı Güzelliğini hiç bilmeseydim Bir dua gibi bellemeseydim adını Ne vardı bütün gece Gözlerimi tavana dikerek Seni düşünmeseydim
Ne dedimse inanma Seni değil kendimi aldatıyorum Sen istediğin kadar Varlığın ta kendisi ol Ölümsüzlüğün ta kendisi Ben günden güne yok olmaktayım Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana Anlamıyor musun? Gökyüzü güneş olsa Sensiz karanlıktayım.
Bütün resimler sana benziyor Hayret Bütün aynalarda sen varsın Nereye gitsem peşimden geliyorsun Şimdi sigarasın dudaklarımda Biraz sonra beyaz bir kağıt Ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın.
Yaklaşan fırtına sen olmalısın Bu rüzgar senin hayallerin olmalı Senin ümitlerin Senin arzuların olmalı Bütün karanlıklara razıyım Yalnız uzaklarda, çok uzaklarda Bir gemici feneri yanmalı