Geçmişin insandan kopmayan bir parça olduğunu düşündü. Her zaman aklınızın bir köşesinde kalırdı. Hem de oda oda... Her odada ayrı bir mazi. Ne hissetmek istiyorsanız ona ait odanın kapısını aralardınız. Siz girmeden sizi sarar sarmalardı.
İnsan zamanın bir yerinde kendine ait olan ya da olduğunu sandığı bir şeyi kaybediyordu. Onsuz yaşanmaz sanıyordu. O sanrılarla yaşarken zaman akıp gidiyordu. Her akım insandan acıyı da götürüyor, yerine bambaşka bir şey bırakıyordu. Tıpkı gökyüzünden bir yıldız kayması gibi. O Yıldız varken de gökyüzü aynıydı yokken de. Yıldız sadece kaymıştı işte. Gökyüzü yine yerinde duruyordu ve yine milyonlarca Yıldız gökyüzündeydi. Kayan Yıldızın yokluğunu bir başka şeyler dolduruyor zamanla yıldızın kayması da kaydığı yer de düşüncelerden çıkıyordu. Sadece hatırlandığında o değişik his çıkıyordu ortaya. Ama bu unutmak değildi. Yıldız hiçbir zaman unutulmuyor. Ne kadar istenirse o kadar hatırlanıyordu