....Bu kitabı verdi bana. Bir göz gezdirecek oldum koğuşta. İçine baktım bir şiir... 'Sen öl ki o yaşasın' diyordu şiirde. Kızdım, hep bizden ölüm isterler. Hiç yaşamaktan söz eden yoktur. Ben öleceğim de o yaşayacak ha? Başladım elimdeki kalemle karalamaya....
"İstiyorum ki halk, kendi çektiklerinin ayrımına varsın. Bir kez halk, yoksulluğunun ayrımına varırsa... Daha doğrusu halk, halk olarak kendi gücünün farkına varırsa... Kaderine öylesine razı olmuş görünüyor ki."
Sınırların ötesinde kalan uygar bir dünya, şimdi, aydınların boğazlandığı bir tutsaklar ülkesiydi. Bu topraklar üstünde kelepçe vardı, pranga vardı, türlü işkenceler de vardı, ama henüz ölüm kampları, fırınlar, kurşuna dizilmeler yoktu.