1960’ların en ünlü katillerinden birinin hayatından ilham alan Kasap; Amerika’nın altmışlı ve yetmişli yıllarının çalkantısı altında gerçek bir seri katilin gelişimini gözler önüne seriyor. İki metreden uzun boyu ve Einstein’dan yüksek IQ’suyla Al Kemper hiçbir zaman sıradan biri olmamıştır. Ebeveynlerinin boşanması ve annesinin kendisine kötü davranması yüzünden zor bir çocukluk geçiren Al’in hayatı, Amerikan Başkanı John F. Kennedy’nin öldürüldüğü gün büyükanne ve büyükbabasını öldürmesiyle sonsuza dek değişecektir. Bir psikiyatri kliniğinde beş yıl tedavi gören Al, hastanedekileri akli dengesinin yerinde olduğuna ikna edip özgürlüğüne kavuşmuştur ama içindeki cinayet isteğini bastıramıyordur. Annesinin taşındığı Santa Cruz’da bir yandan polislerle arkadaşlık eden, hatta yerel polis şefinin kızıyla evlenme hayalleri kuran Al, bir yandan da otostop çeken öğrenci kızları arabasına alıp tüyler ürpertici cinayetler işlemektedir.
Marc Dugain, bir seri katilin çetrefilli beynine ustalıkla dalarken aynı zamanda Vietnam Savaşı ile hippi akımı ve komünizm arasında kalmış 1960’lar ve 70’ler Amerikası’nın çarpıcı bir portresini de çiziyor.
