Kitabı okurken adeta günümüzün bazı görsel ve yazılı medyasını ve hatta sosyal medyayı gördüm. Bir tarafın kişilik hakları yok sayıldığında diğer tarafın özgürlük kavramı tartışılmalıdır.
Medyanın ifade özgürlüğünün bir sınırı olmalı mı ? Mesleki etik ilkelerine bağlı kalmadıkça medya ne kadar çirkinleşebilir?
Kitabın işlediği konu dönemin basın medyasının,insafsızca, gerçeklerden uzaklaşarak bir insanı yargılamasıdır,gerçeklerden sapmasıdır, gücünü kötüye kullanmasıdır ki bugünde bu durum pek farklı değil.
Almanya'nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış zamanlarında geçer. Geçmişi zorluklarla dolu olan bir kadının medyanın yaptığı asılsız haberlerle hayatının etkilenmesi, kişilik haklarının yok sayılması romanın konusudur.Bu kadının tek suçu âşık olması ve polis tarafından arandığını bilmediği bir anarşistle bir gece geçirmesidir.Bir gazete ise tiraj uğruna bu durumu kullanır.Katharina‘nın yakınlarıyla yapılan röportajlar çarpıtılarak yazılır; hakkında “akıllı ve soğuk kanlı” denilir fakat bu tanım gazeteye buz gibi ve içten pazarlıklı olarak yansıtılır. “Nasıl böyle oldu?”hayıflanmaları ,”belliydi sonunda nasılsa böyle olacaktı" olarak aktarılır.Art arda yayınlanan asılsız haberler bir kadının hayatını bir girdaba çevirir.
Kitap,bir gecede tepe taklak olan Katharina Blum'un hayatı üzerinden medyanın toplumsal algıyı ne denli yönettiğini irdeler.Ayrıca medyanın insafsızlığına antidemokratik tavrıyla güvenlik ve yargı da dahil olur.
Büyük bir eleştiri taşıyan romanı okurken günümüzde pek bir şeyin değişmediğini gördüm.