ben kendime derinim, -sana!
bir uzun 'kaybol!' gibi olduğum;
kalbim kül dağları, yüklenir
ateşten kayıklara odunum...
orda geçti 'geç kaldınız!..' günleri;
bağlar bahçeleri gibi yokluğum;
anımsarım, öyle sor ki, kolay mı
ah, o sarı anılarda sönen mum!
aşklar durdu, ben de artık dururum;
yolculuk musun, öyleyse içeriye gir;
gök bir ip midir, kuşlar kaç boğum?
yüzümün yerinde bulut... çoktanberidir...
nasıl yoktum? belki orda değilim...
herkes her şeyden önce kalbini bilir...
bir şeyi gösteriyor, ama ne gösteriyor,
eski bir eşyanın üstündeki kir...
kalbim bir leke, pas tutmuş içim;
aşklar bile bundan daha iyidir...
ikimizin bir olması? bir mührü
bir mühürle mühürlemek gibidir...
yavaş yürüyor oda, yavaş duruyor şehir;
akşamlara bir türlü dönmüyor dilim;
hüznü çoktan geçtim, belki de ölüm,
bir is gibi duvarlarda birikir...
ben ki bütün 'belki'lerin sahibi
ve 'sanki'lerin;
büyük hüzünlerde oldum;
' ordadır'da idim bir zaman;
yazdım ve dâimâ bir ilk'tim.
bütün hüzünlere vekilim.
bir insana bırakılmış olan keder
ve kelimelerin kalbi…
insan, kendini özler mi?
özler! bizler ilinekleriz,
bizler,
yol sefilleriyiz…
uzakta, kendimin hayali,
bölük pörçük ve paramparça;
bir daha görse miydim?
kendine akıyor denizler…
insan kendini özler mi?
özler! Nerdesin ben?
bulsam da bir mühür gibi
hayatımın eski defterinin
soluk, lekeli, özürlü,
çizgili ve saman
kağıdına geçirsem…
‘benim sanki ben şimdi ne değilsem…'
insan, kendini özler mi?
özler! bizler ilinekleriz,
bizler,
yol sefilleriyiz...
uzakta, kendimin hayâli,
bölük pörçük ve paramparça;
bir daha görse miydim?
kendine akıyor denizler...
insan kendini özler mi?