Kayıp Aranıyor

Sait Faik Abasıyanık

Kayıp Aranıyor Gönderileri

Kayıp Aranıyor kitaplarını, Kayıp Aranıyor sözleri ve alıntılarını, Kayıp Aranıyor yazarlarını, Kayıp Aranıyor yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Daha Sergi Sarayı'nın önünde ipi koparılmış bir uçurtmadan başka bir şey olmadığını Nevin anlamıştı. Düşüyordu. İçinde ucu bucağı kayıp bir boşluk duydu. Kendini toparlamak istedi. Kafasını silkeledi. O derinlere düşer gibi hal geçmişti ama yerini kopuk kopuk, bir türlü birbirine eklenemeyen düşünceler kaplamıştı. Ölümü hatırlıyordu. Güvercinler, havayı bitirmiş, bir taş gibi düşen güvercinler görüyordu. Elleri uyuşuyor, beli ağrıyor, yüreği deli gibi atıyordu. Omuzlarına omuzlarına basan bir ağırlık duyuyordu. Bu ağırlık birdenbire tatlı bir ağrı ile nihayetlendi. "Ne oluyorum?" demeye vakit bulamadan her tarafını laçka eden bir kesiklik duydu. Omuzlarına yapışan ağrı aşağılara doğru iniyor çıkıyordu. Midesinde de bir baskı vardı. Bütün bu ağrılara, bu halde katlanabilirdi ama birdenbire uçurtma düşmeye başlamıştı. Gidip bir duvara tutundu. Annesini, babasını hatırladı. Babasının çini sobalı, kütuphaneli, kırmızı velenseli odasını, sakin hatıralarla dolu gözlerini gördü. Bu dakikada muhakkak son nefesini veriyor olmalı, diye düşündü. Düşünürken uçurtmanın düşmesi duruyor, sanki bir rüzgâr hâlâ ipi varmış gibi onu havada tutuyordu. Tek bir şeyin üzerinde düşünmek mümkün olsaydı uçurtmayı tutan o kuvvetli rüzgâr hep aynı kuvvette esiyormuş gibi olacak, uçurtma da düşmeyecekti. Ama mümkün değildi ki...
Uçurtma dermiş ki: "Ah! Ipim olmasaydı!" Kant'ın güvercini daha ileri gitmiş: "Bir de şu hava olmasaydı!.." demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar...
Reklam
Bu kadar sıhhatli olduğu günü hatırlamıyordu. Hürriyet, alabildiğine, yıldızlara kadar uçan bir hürriyet vardı.
-Falanını, filanını. Dostum, sen daha bir konsoloshanenin vazifelerinden bihabersin. Belki... Belki ama elbette bir konsolosun da memleket hayrına yapacağı şeyler vardır, hem de çoktur. Bir konsolosluk demek bir millet temsilciliği demektir. Bir gazetecinin yapacağı şeyler yok mudur? - Yapmıyor muyuz? - Kaytarmak elinde olsa kaytarır mısın? Patronun düşünmesinden, devletin siyasetinden dışarı çıkabilir misin? -Çıkmak istemem. - Bir konsolos da çıkmak istemez. Çok faal, çok canlı bir konsolos derhal şüphe uyandırır. Hem de iki taraftan. Çok nazik meseledir konsolosluk.
İnsanı dolu günleri değil, boş günleri dolduruyor...
Orada haklısınız. Övmeliydi. Övmeliydi ama bu yeni türeyen paşalar bundan istifade ediyorlardı. Çünkü sizin tabirinizle çoktandır "revision"a tabi tutulmamış bir ahlak telakkisinden faydalanmanın yolunu bulmuşlardı. Faziletle, aşkla, güzellikle istedikleri gibi oynuyorlardı. Sanırım belki de bunun için bugünün sanatkârı faziletsizliği, edepsizliği, deliliği konuşarak kıymetlerin tekrar gözden geçirilmesini istiyor. Demek edepsizlikten hareket ederek edebe, aşksızlıktan aşka varılacak. Sanmam ama demek işin için de bir ümitsizlik yok. - Bomboş göklerden, topraktan başka bir şey olmayan yeraltlarından ne umulursa umabilirsin babacığım. Vildan Bey: Yazık! Yazık! dedi, sustu.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.