Arap İstilasından Timur’a Kadar Aydınlanma Çağı

Kayıp Aydınlanma

Frederick Starr

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Gazali Felsefeyi İslamın içine çekmiş, Kelamı boşa çıkarmıştır
Savaş felsefe, epistemoloji, metafizik, ahlak felsefesi, fizik ve ilahiyat gibi çok farklı alanlarda ve­riliyordu. Günümüzdeki Kazakistan sınırları içinde doğan ve Batı'da Alfarabius olarak bilinen İslam aleminin en büyük filozofu Farabi 'nin metinlerinde bu savaş zirve noktasına ulaşmıştı. Akılcıların iddialarını çürütmeye gayret ederek bu savaşa üç asır sonra son verecek olan bir başka dahi de yine bir Orta Asyalı olan Gazali idi.
Sayfa 250 - Kronik KitapKitabı okudu
Yunanca metinlerin yeniden keşfedilip Arapçaya tercüme edilmesi
Kadim yazarlar birçok felsefi meseleyi gündeme taşımıştı. Dünya na­sıl yaratılmıştı? Ruh ölümsüz müydü? İdeal toplum nasıl olmalı ve yönetilmeliydi? Hepsi bir yana, şayet varsa, insan aklının sınırları ne olmalıydı? Felsefe hayata tamamıyla hümanist ve kozmopolit bir açıdan yaklaşıyor ve ilerleme fikrine büyük bir sadakatle bağlanıyordu. İnsanoğlunun kainatı ve kainattaki yerini kavrayabilmek için en iyi araç adet, gelenek ya da inanç değil, akıldı. Felsefeyi kucaklayanların çoğu dinin kaidelerini kabul ediyorlar ve hatta akıl ile doğrulanabile­ceklerini varsayıyorlardı. Fakat en başından beri asıl meselenin klasik mirası, İslam'daki vahye uygun hale getirmek amacıyla canlandırmak mı yoksa İslam düşüncesini değiştirerek Yunan idrakiyle uyumlu ha­le getirmek mi olduğu muğlaktı.
Sayfa 244 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Zamanın en büyük ismi Firdevsi'yi yetiştiren Nişabur değil,Tus idi.
Firdevsi ve birçok diğer şair ve düşünü­rün bu kentte yetişmiş olması tesadüf değildir. Arap istilasından önce Horasan'ın başkentinin Nişabur değil, Tus olması. Burası eski Zer­düşt seçkinlerin ikamet ettikleri ve Firdevsi'nin yaşadığı döneme ve hatta daha sonrasına kadar inançlarını tatbik ettikleri ve Arap işgali­ne kadim inançları adına bir isyan başlatarak cevap verdikleri kent­ti. Ayrıca kadim Sasani İmparatorluğu yönetiminin hatırasına ve geleneklerine en fazla sadık kalınan kent de, yine, Tus idi
Sayfa 285 - Kronik KitapKitabı okudu
Çinliler Türki topluluklarla baş etmeye çalışıyorlar­dı
Orta Asya, Arap fethinden önce kendi kendini yöneten bir bölgeydi. Bü­yük ölçüde İran'dan besleniyor olmakla beraber artan bir Türki nüfusa sa­hipti ve muhtelif İrani ve Türki dillerin konuşulduğu bölgede haklar ye­rel krallıklar etrafında toplanmıştı. Bu krallıklar Sasani İmparatorluğu' na ve fethin başlamasından bir asır önce bölgeye akınlar düzenlemiş olan Türklere bağlılardı. Ancak İranlılara, Türklere ve bölgenin doğusunda hakimiyet tesis etmiş olan Tang hanedanlığına olan bağlılıkları kağıt üze­rindeydi. Yedinci asır itibariyle Türkler de Sasaniler de güçten düşmüş­lerdi. Tang hanedanlığı ise daha ziyade Sincan bölgesine yoğunlaşmıştı. Arap orduları batıda Kuzey Afrika'ya, kuzeyde Kafkasya' ya ve doğuda da İran' a ulaşmışlardı. Ordusuyla birlikte bitkin haldeki Sasani İmparatorluğu iki muharebe ve 636'daki büyük bir sa­vaşın ardından Araplara direnememişti. Bu çaresiz İran şahı, Çin'deki Tang hanedanlığından Araplara karşı yardım bulabileceğini ummuştu, ancak Chang'an (bugünkü Şiyan-Xian) sarayı bu talebini karşılıksız bırakmıştı. Çinlilerin bu tavrı boşuna değildi, zira Orta Asya'daki Türki topluluklarla baş etmeye çalışıyorlar­dı. İmparatorlukların köhnemesiyle ortaya çıkan boşluğu Arap asker­leri hızlıca dolduruyorlardı.
Sayfa 165 - Kronik KitapKitabı okudu
Türkler hem hanedanlığa hem de İslam dinine sadıklardı.
Aynı Abbasiler gibi Samaniler de kendi saf­larında savaşacak İslam'a geçmiş olan Türklere mahkum olmuşlardı. Zaman içerisinde kendilerini müfrezelerde ve süvarilerde kanıtlamış olan kıdemsiz Türki askerler orduda yükselmişler, II. Nasr zamanında birliklere hakim olmuşlardı. Daha sonra hükümdara tavsiyelerde bu­lunmak ve devlet işlerinde merkezi bir rol kapmak için atılacak olan adım oldukça kısa mesafeliydi. Gittikçe kıdemleri artan bu Türk askerler ordudaki erler ile ortak bir dil ve kültüre sahip olmaları sayesinde devlette siyasi bir koz elde etmişlerdi. Samaniler döneminde yüksek rütbe elde eden Türkler hem hanedanlığa hem de İslam dinine sadıklardı.
Sayfa 307 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.