Orta Asya, Arap fethinden önce kendi kendini yöneten bir bölgeydi. Büyük ölçüde İran'dan besleniyor olmakla beraber artan bir Türki nüfusa sahipti ve muhtelif İrani ve Türki dillerin konuşulduğu bölgede haklar yerel krallıklar etrafında toplanmıştı. Bu krallıklar Sasani İmparatorluğu' na ve fethin başlamasından bir asır önce bölgeye akınlar düzenlemiş olan Türklere bağlılardı. Ancak İranlılara, Türklere ve bölgenin doğusunda hakimiyet tesis etmiş olan Tang hanedanlığına olan bağlılıkları kağıt üzerindeydi. Yedinci asır itibariyle Türkler de Sasaniler de güçten düşmüşlerdi. Tang hanedanlığı ise daha ziyade Sincan bölgesine yoğunlaşmıştı.
Arap orduları batıda Kuzey Afrika'ya, kuzeyde Kafkasya' ya ve doğuda da İran' a ulaşmışlardı. Ordusuyla birlikte bitkin haldeki Sasani İmparatorluğu iki muharebe ve 636'daki büyük bir savaşın ardından Araplara direnememişti.
Bu çaresiz İran şahı, Çin'deki Tang hanedanlığından Araplara karşı yardım bulabileceğini ummuştu, ancak Chang'an (bugünkü Şiyan-Xian) sarayı bu talebini karşılıksız bırakmıştı. Çinlilerin bu tavrı boşuna değildi, zira Orta Asya'daki Türki topluluklarla baş etmeye çalışıyorlardı. İmparatorlukların köhnemesiyle ortaya çıkan boşluğu Arap askerleri hızlıca dolduruyorlardı.