Cem KalenderKayıp Gergedanlar
Üç koldan ilerleyen,psikolojik bir kitap.Maraş katliamının odağında,tüm ailesini bu katliamda kaybetmiş Suna’nın veteriner eşi ve dört çocuğuyla geldiği kasabada ki yaşamı,eşi Sümer Bey’in kayıp çobanı ve kayıp gergedanları bulma çabası.
Suna çocuklarını tüm kötülüklerden korumak adına kendince bir düzen yaratıyor,okuma yazmayı kendi öğretiyor,hiç kimseyle görüştürmüyor çocuklar öyle ki ev dışardan görünmesin diye bahçe duvarlarını daha da yükseltecek kadar da korumacı.Maraş katliamının ele alınması ve katliam sahnelerinin dehşeti,acımasızlığı okurken canımı öyle böyle acıtmadı.
Çünkü kendilerine üzecek yanlışlar yapıyorlar. Birbirlerini öldürüp sonrada yas tutuyorlar. Ölenin, gidenin, kaybolanın yasını tutuyorlar. Birbirlerinin dillerini zehirliyorlar. Dillerindeki zehirle konuşuyorlar, konuştukça daha çok zehirleniyorlar. Dil, insanı zehirliyor, acı çektiriyor, insana doğru dürüst bir kimlik, kişilik kazandırmıyor, mikrop gibi insandan insana yayılıyor. Herkes aynı sözcüklerle anlaşıyor, aynı sözcükleri kullanıyor. Bu sözcükler virüs yayıyor. Mikroplar, virüsler nasıl kimseye ait değil; herkese zarar veriyorsa dil de kimseye ait olmadığı için herkese zarar veriyor. Dil, kimseye özel değil çocuklar, herkese yabancı insanı kendine yabancılaştırıyor, İnsanın kendini tanımasını zorlaştırıyor, insanı doğasından uzaklaştırıyor. İnsan hep dilin gerilimine yalanına maruz kalıyor. Düşünün bir çok insan birbirine sevdiklerini söylüyor ama gerçek manada kimse kimseyi sevmiyor.