Kayıp Şehitlik

Nevzat Kutlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Vefakâr Türk iş adamlarını da unutmak mümkün değildi. Her biri, hayatımızda özel bir yere sahip olmuşlardı. Memleketinden bu kadar uzakta, millî benliklerini koruyarak ayakta durmaya çalışan bu insanlar nasıl unutulurdu? Her bayramda bir araya gelen, dostluklarını, arkadaşlıklarını canlı tutan, millî bayramlarımızda penceresine Türk bayrağı asıp gururlanan bu insanlar, nasıl unutulurdu?
Sayfa 178Kitabı okudu
Hele bir de Balkan Harbi'nde, Çatalca mevzilerinde yaşanan bir felaketi anlatmıştı ki yürekleri paramparça olmuştu. Türkçe bilen birkaç Bulgar askeri, Alaiye Taburu'na yaklaşmış, nöbet değiştirmeye geldiklerini söylemişler. Osmanlı askeri elbisesi giymişler önceden. Yorgunluktan, uykusuzluktan perişan hâldeki nöbetçi, şüphelenmemiş. Mevzisini yeni gelenlere bırakıp yatmaya gitmiş. Gece ilerleyince Bulgarlar, tabur bölgesine girmişler. Altı yüze yakın Osmanlı askerini, koyun boğazlar gibi kesmişler. Düşünmek bile tüylerini diken diken ediyordu insanın. Bu yüzden, sık sık manga bölgesini dolaşıyor, gözcüleri kontrol ediyordu geceleri.
Reklam
Abidenin üzerindeki yazıları okudum. Gözlerim doldu okurken. “Burada yatmakta Anadolu'nun Aslan Mehmet'i Mekânı cennet, üstünde Ulu Tanrı'nın rahmeti Ana vatan onlara hasret, onlar ana vatana Yolcu, Fatiha oku vatan için burada yatana" İstesem de gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım. Memleketinden bu kadar uzakta, yaban ellerde, bir Fatiha bekleyerek yatmak... Belki de oğullarının, kızlarının, torunlarının haberleri bile olmadan...
Kulağım, şehitlerimizin adlarını okuyan seste; gözüm, şanlı bayrağımızın dalgalandığı şehitlikteydi. "Siz canınızı boşuna vermediniz." dedim, şehitlerimizle konuşur gibi. “Kanınızı boşuna akıtmadınız. Bu bayrak burada dalgalandıkça, ruhunuz hep şad olsun. Bizlere, torunlarınıza haklarınızı helal edin."
Sayfa 166Kitabı okudu
Türkleri yeterince tanımayanların, eşimi beni tanıyınca nasıl hayret ettiklerini gözlerimle görüyordum. Avrupalılar, ne yazık ki bizleri Arap sanıyorlardı. Eşimin kapalı olacağını, dört beş çocuğumuzun olacağını, başka eşlerimin de bulunacağını düşünüyorlardı. Bu düşüncesini açıkça söyleyenler de oluyordu. Her birine, sabırla Atatürk Devrimlerinden, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinden, tek eşlilikten, kadının sosyal hayata ve iş hayatına nasıl katıldığından bahsediyordum. Araplarla, din bağımız dışında bir benzerliğimizin olmadığından söz ediyordum. Çoğu inanıyordu söylediklerimize. İnanmayan da oluyordu belki. Bizi daha yakından gördükçe, tanıdıkça, Türkiye ve Türkler hakkındaki olumsuz görüşleri değişiyordu pek çoğunun.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
Resim