Arkanıza yaslanın ve hayalinizde bir ülke canlandırın. Bu hayali ülkenin liderinin hayatı hep karanlıklara açılıyor. Hayati derecede önemli konularla ilgili sorular ya cevapsız kalıyor ya da karmaşık illegal ağlarla çakışıyor. Bir günkü söylediği diğer günkünü tutmuyor, idare ettiği topluma sürekli ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı (bazen ırkçı, bazen mezhepçi, bazen cinsiyetçi)söylemlerle hitap ediyor.
Bu ülkenin lideri, parasal ilişkiler söz konusu olduğunda halkın genelini değil etrafında topladığı belirli kesimleri düşünüyor...
Ve bir ülke düşünün. Bu ülke yukarıdaki hayali profilde anlatılan bir lider tarafından yönetiliyor. Hayatı, söylemleri, yaptıkları çelişkilerle dolu bu liderin her söylediği bu ülke halkının büyük çoğunluğu tarafından ilahi emirmiş gibi kabul görüyor. Siyahı beyaz, beyazı siyah; doğruyu yanlış, yanlışı doğru kabul ediyor...
Haklısınız böyle bir ülke ve böyle bir lider olmaz...
Zaten Soner Yalçın da olmayan böyle bir liderin hayatından bahsetmiş gibi geldi bana.
Yazar bazı konularda çelişkiye düşüyor. Aynı eylemleri değişik yöntemlerle yapan, A grubunun yaptığını hoş göstermeye çalışırken B grubunu yerlere vuruyor. Bunun da onun bilinç altındaki bir takım düşmanlıklardan ileri geldiğini düşünüyorum.
Ama zaten bu kitaptaki ana konu, olmayan liderin, "Harun olmaya gelip Karun olanlar"ın yaşamı...
İyi okumalar