Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Anadolucu Mütefekkirlerin Dünyası

Kayıp Ülkenin İzinde

Kolektif

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Biz Anadolulular, evinden haberi olmayan, kilerinde yiyecek ve içecek nesi bulunduğunu bilmeyen zavallı ev sahiplerine benzeriz. Böyle bir ev tasavvur ediniz. İşte Anadolu'nun hali!. Medeniyet deriz, Paris'in hayatına hülya ederiz ve hiçbir zaman memleketimizin medeniyete olan istidadını işlemeyiz. Sanat deriz, Garbın musiki ve dansını, Dante'yi ve Hugo'yu hatırlarız ve hiçbir zaman bir Anadolu mânisinin ruhunu sezmek, milli rakslarımızın hareketlerindeki âhenklerin incelik ve güzelliğini anlamak istemeyiz.” (Ziyaeddin Fahri Findikoglu)
Anadolu'yu çiğnemek isteyen Haçlılara göğüs geren Türkler, bu müthiş fedakârlığı, Müslüman oldukları için, Müslüman kalmak için yapmışlardı.” Remzi Oğuz Arık
Reklam
Modern Türkiye'de devlet ve toplum arasında sağlam bir asabiyet dairesi oluşmamasının sebebini pozitivist metodolojiye bağlayan Ülken, pozitivist metodolojinin rehberliğinde tek bir yüzün dikkate alındığını ifade etmiş, bu açıdan gerçeğin sadece sınırlı bir bölümünün görüldüğünü tespit etmiştir.© Pozitivist metodoloji vesayetindeki bir bakış açısıyla sadece gelecek zamana odaklanıldığını dile getirmiş ve bu durumda geçmiş zamanın denkleme dâhil edilmediğini düşünmüştür. Geçmiş ile gelecek, fiziksel ile metafiziksel olan arasında bütünlük sağlanmadan kurulmak istenen asabiyet temelindeki kimlik dairesi, “korku ahlâkı”ndan başka bir şey üretmemiştir.
Nurettin Topçu bu noktada, bir Anadolu inhisarcılığı yapmadıklarını, hele hele Anadolu'da teşekkül etmiş bir milletten bahsetmediklerini, millete bakışlarını ve milletin dinamiklerini şöyle ortaya koymuştur: “Millet servet değil, hakikattir. Onu biz kendi istediğimiz şekilde bölemeyiz. Belki ancak Hak böler. Hak bizi Anadolu'da güzel bir vatana sahip millet yapmış. O halde milletimizin adı Anadolu Türk Milleti, milli tarihimiz de Müslüman Anadolu'nun tarihidir, ilim ve hakikat gözüyle ne gelişi güzel Müslümanların bir kısmı bir milletin adı altında birleştirilir, ne de bütün bir ırkın gücü yalnız bir milletin hayatına mal edilebilirdi. Dâvayı bir Anadolu ırkçılığı zannedenler de aldandılar. Anadolu, millet hamurunun yuğuruluşunda ruh ve tabiat unsurlarını sunuyordu. Burada tabiat, coğrafya unsuruyla karşılanıyor, ruh ise tarih, örflerle sanatlar ve din unsurlarından hayat alıyordu. Menşe araştırıcı ırk teorisini manevi kaynaşma, milletine hizmet ve fedakârlık iradesiyle bertaraf eden Anadolucular, kan ırkçılığına olduğu kadar, ırk dâvasında şuursuzluğa ve kayıtsızlığa da karşı idiler.” Topçu'nun Anadolu'ya atfettiği önem, burada teşekkül eden ve aktüel olarak da yaşanan coğrafi ve tarihi şartlara gör millete kendini hatırlatmaktan ibarettir. Bu ise eğitim işidir ve Topçu, “uzviyetten ilme, ilimden felsefeye, felsefeden sanata ve ahlâka ve nihâyet dine yükselmemiz lâzımdır... Bu iş bir maarif işidir” derken bu gerçeğin vatanda tahakkuk etme im kânını dile getirmiştir.
Anadolu'yu merkeze alan Anadoluculuğun, ülkemizin geçirdıgı doğal tarihi süreç ile yakından ilgisi vardır. Bu bakımdan, hareketin Balkan Savaşları ile başlayan Türk devletinin zor günlerinde yaşananlar ve dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik gerilimlerinin bir yansıması olarak belirdiği de söylenebilir. Nitekim Anadolucu şeklinde tarif edilebilecek olan kimselerin tekil bir ideolojik çerçeve içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olmaması, bir başka ifade ile aralarındaki ortak noktalara rağmen genellikle birbirinden farklı ekolleri temsil etmeleri de bu duruma delalet eder. Türkçülük cereyanı içerisinde Anadolu'yu Türk tarihinde hak etmekte olduğu yere konumlandırma çabası gibi görünen bir yaklaşımdan başlı” yarak yarımadayı merkez alan yeni bir tarih ve milliyetçilik türüne uzanan bir seyir takip eden Anadoluculuk, adeta harabeye dönmüş olan Anadolu'nun ve zor dönemlerin yükünü taşıyan Anadoluluların kalkınmasını en birinci hassasiyet ole" rak kavrayan bir harekettir. Kendisini bu manada romantik bir sınır algısı üzerine kuran Turancılığın bir eleştirisi olarak var ettigini söylemek de imkan dahilindedir.1
Peki bir tefekkür olarak Anadoluculuğun temel görüşleri nele dır? Anadoluculuk Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük olarak bıldığımız üç tarz-ı siyasete karşı ve bunların eleştirisi üzerine bına edilmiş, dönem ideolojilerine alternatif bir paradigmadır. Bu akımlara dayanan bir eklektizmin ürünüdür. Teritoryal olması hasebiyle Osmanlıcılık düşüncesiyle, İslâmiyet'in Anadolu ve Türk kültürüne içkinliği dolayısıyla İslâmcılık duşuncesiyle, Anadolu'nun 1071 yılı itibariyle vatana, bu vatanda yaşayanların da millete dönüşümünde Türklüğe yapılan vurguyla da Türkçülük düşüncesiyle benzeşen yönleri vardır. Buna karşın tarihsel ve mitolojik öğeleri barındırmasıyla Osmanlıcılıktan, Anadolu dışındaki Müslüman toplumlarla bir birleşmeyi öngörmediğinden İslâmcılıktan ve Turancı bir idea taşımadığından Türkçülükten ayrışmaktadır. Şimdi ise bu ayrışmayı fikri bir açıklığa kavuşturan ve Anadolu Mecmuası'nda yayınladıkları makalelerle, Anadolucu millet anlayışının çerçevesini çizen isimler üzerinden Anadolucu tefekkürün görüşlerini bir izaha kavuşturalım.
Reklam
“Tarih yazılıp bir kültür ve şuur kaynağı olmadıkça, toprak altında kalan kıymetli madenler gibi hiçbir mana ifade etmez.”
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.