Bazen annemi mutlu etmek için nasıl biri olmalıydım diye düşünüyorum. Ne yapmalıydım? Kendimi nasıl affettirmeliydim? Oysa affedilecek bir şey yapan ben değildim. Çocuktum, masumdum, hayat ehliyetimi hak edememiştim henüz. Biraz şefkat yaralarımı sarardı. Benden esirgenen şefkat.
Eksiklik hissettiğinde gidermek için çabalarsın. Bir boşluğu doldurmak zor olmasına rağmen imkamsız değildir. Fazlalık öyle mi ya! Fazlalık gibi hissetmek. Yok olman gerekir ama o kadar imkansızdır ki bu.
Bir yalanı yeteri kadar söylerseniz gerçek olması kaçınılmazdır. Söylediğin yalana inanmaya başladığın an, gerçeklesmesi için adım atmaya başlarsın farkında olmadan. Falcılara gitmek ve söylediklerine inanmak gibi. Falcının söylediklerine inandığın an, gerçekleşmesi için çabalamaya başlarsın ya da her gelişmeyi söylediklerine yormaya. Bir şeye inandıkça, inanca olan inancın artar. Inancı güçlendikçe insan daha bir güçlenir, ayakları daha bir sağlam basar yere, daha bir sağlam atar adımlarını.
Sınırları olmayan özgürlük yüktü insana. Çünkü sınırsız özgürlük demek esaret demekti bir bakıma. Hesap verecek birileri olmayınca kendine hesap vermeye başlıyordu ki bu çok yıpratıcıydı.