"Geleceği göremeyen birine kör diyemezdiniz, lakin geçmişi unutan birinin göz kapakları birbirine dikilmişti. Görmeyen gözlerle güzel yazılar yazamazdınız ama gören gözler de her zaman güzel şeyler yazmazdı."
“Buzdan kalemin duvarlarının önüne oturup kendimi anlattığım zamanlar olurdu. Bazen öyle şeyler anlatırdım ki, anlattıktan sonra o şey anlatırken çok kolaymış gibi görünse de, yaşayınca ne kadar ağır olduğunu bir kez daha kavrardım. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi bir yabancıyla yüzleşmesinden çok daha zordu. Söylenen bir yalan bir şekilde açıklanabilirdi ama yaşanan kırılma noktaları eğer kendi hayatınıza ait parçalardan oluşuyorsa, açıklama yapmak babasız bir çocuk doğurmak kadar çaresiz ve çıkmazda hissettirirdi.
İnsanın kendisine yenilmesi kadar gurur kırıcı bir şey daha yoktu. Yenildiğin kişinin aynaya baktığın zaman gördüğün kişi olması çok zordu.”