Son bölümleri okurken ve kapağını kapattığımda içimde hüzün bırakan bir kitap yorumuyla geldim bu sefer. Karakterleri bazen takdir ettiğim, onlara bazen kararlarından dolayı kızdığım, bazen de onlar için mutlu olduğum bir kitaptı. Gerçek hayattan esinlenmiş olması benim için hikayeyi daha etkileyici hale getirdi.
Alev, daha küçük bir çocukken anne babası ayrılır. Binbir fedakarlıkla annesi onu büyütür ve Alev avukat olur. Baba hasreti hep içinde bir yara olan Alev, evleneceği adamda aşk değil bir baba figürü arar. Kerim’le evliliği aşkla değil mantıkla, bir limana sığınır gibi yapılmıştır ve küçük oğlu Batuhan ve eşi ile birlikte hayat güzeldir. Ta ki Kerim’in ihanetine kadar... Tamamen biten evlilik çocuğun hatırına devam ederken Alev, bir İstanbul gezisine çıkar ve hayatı orada değişir. Aşktan kaçan kadın tepetaklak aşka düşerken onu bekleyenlerden habersizdir.
Kitabın geçtiği yer Adana, oradaki bazı mekanlar çok güzel tasvir edilmişti. Gidip görmek istedim açıkçasıAlev’in güçlü duruşunu takdir etsem de, aldığı bazı kararları onaylamadım. Kerim’e çok sinirlendim, Alev affetse de ben affetmedim. Cihan karakterini çoğunlukla sevdim. Aşkı, merhameti, insanlığı güzel bir adamdı. Ona da kızdığım şeyler yok muydu vardı. Ama sonuç olarak hiç kimse mükemmel değil, herkes iyisiyle kötüsüyle hayatta ilerlemeye çalışıyor. Aşkı bulmak kaç yaşında olursa olsun çok güzel. Sonu ne şekilde biterse bitsin o duyguyu yaşamadan bir hayat yaşamayı kimse istemezdi