Üstün Dökmen'in Kelebekler ve İnsanlar romanı, beni farklı dünyalara sürükleyen, yepyeni bakış açıları kazandıran ve duygularımın derinliklerine inmemi sağlayan bir eser oldu. Kitap, iki farklı evrende (Kelebekler Ülkesi ve İnsan Dünyası) geçiyor ve birbirleriyle kesişen hikayelerden oluşuyor.
Kelebekler Ülkesi'nde, kanat çırpışlarıyla gökyüzünü süsleyen, rengarenk kelebeklerin yaşamlarını takip ettim. Onların masum dünyası, hırs ve açgözlülükten uzak, sevgi ve dayanışmayla doluydu. Özellikle Alaimisema ve Kermen adlı kelebeklerin hikayesi, beni çok etkiledi.
Umay ve Gökhan adında iki engelli gencin hikayesini okuduğumda ister istemez empati yapmaya çalıştım. Toplumun önyargıları ve zorluklarla mücadele eden bu iki gencin hikayesi, hem hüzünlü hem de umut vericiydi.
Kelebekler ve İnsanlar, sadece bir roman olmanın ötesinde, varoluş, sevgi, umut ve önyargılar üzerine derin düşüncelere sevk eden bir eser. Üstün Dökmen, yalın ve akıcı diliyle beni etkiledi. Kitapta yer alan semboller ve metaforlar, hikayenin derinliğini katlıyor ve farklı yorumlara açık hale getiriyor.
Kelebekler ve İnsanlar'ı okurken, kendi hayatımı ve duygularımı sorgulamaya başladım. Sevginin ve umudun ne kadar önemli olduğunu, önyargıların yıkılması gerektiğini ve her canlının değerli olduğunu bir kez daha anladım. Bu kitap, beni duygusal bir yolculuğa çıkardı ve bende iz bırakan eserler arasında yer aldı diyebilirim.