Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları

Mustafa Sabri Efendi

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları Gönderileri

Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları kitaplarını, Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları sözleri ve alıntılarını, Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları yazarlarını, Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk milletinin dinine ve ahlak geleneklerine karşı ser-bâzâne hareketle hürriyet çalımı satmaya kalkışması kadar dünyada gülünecek ve iğrenilecek bir şey olamaz.
Hürriyet ve medeniyet, kadınları erkekleri bir arada soyup teşhir eder gibi İstanbul'un deniz sahillerine yaymak ve edyâna (dinlere) sövüp saymak mıdır?
Reklam
Mustafa Kemal heykelinin açılış şiiri
Uçurum Önünde Koca Dünyayı Avuçla Tutarak Kurtaran Sensin Bu Asra Sığmayan Ruhtan Belli ki Sen Yıkmak ve Yapmak İçin Gelensin Irkımın Binlerce Yıl Beklediği İlk Doğan Münci ( Kurtarıcı ) Peygamber Sensin.
Sayfa 37 - Mehmed Emin YurdakulKitabı okudu
104 syf.
8/10 puan verdi
Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları
Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları
Mustafa Sabri Efendi
Mustafa Sabri Efendi
Kitap daha çok muhteva olarak. Asrileşmek adı altında Bosna Hersek coğrafyasında, Türkiye'ye benzer bir devrim yapmak isteyen Bosna Reis'ul Uleması Cemal hoca isimli şahsa verilen cevap yazılarından oluşuyor ve kitabın sonunda Bosna Reis'ul Uleması Cemal hoca gibi dinde reform yapmak isteyen reformist/mealcilere vb. tayfalara cevap veriliyor. Kitabın başında da Türkiye'de asrileşme adı altında yapılan din dışı bazı uygulamalar anlatılıyor ve örnekler ile açıklanıyor ardından da bunlara cevap veriliyor. Kısa ve dili anlaşılır bir kitap
Kemalist Türkiye'nin Din Yanlışları
Kemalist Türkiye'nin Din YanlışlarıMustafa Sabri Efendi · Derin Tarih Kültür Yayınları · 201422 okunma
"Din-i İslam garip olarak başladı. Bir gün gelecek ki yine garip düşecek. Garip kalmış dini iltizam (tutan) eden gariplere ne mutlu!" mealindeki, "İnne'l-İslame bedee ğarîben ve seye ûdü kema bedee fe-tübâ li'l-ğurebâi" hadis-i şerifin son fıkrasıdır.
Türk milletinin dinine ve ahlak an'anâtına (geleneklerine) karşı ser-bâzâne hareketle hürriyet çalımı satmaya kalkışması kadar dünyada gülünecek ve iğrenilecek bir şey olamaz.
Reklam
Çünkü insanın Allah'tan korkması, ayıptan korkması ve bu korkulanın kayıtları ile bağlı olmayı kabul etmesi hiçbir küçüklük ifade etmez. Allah'ı, Peygamber'i (sav) saymamak bir marifet ve medeni kahramanlık da değildir. Ortağı ve benzeri olmadığından istibdat, zat-ı ulahiyetine mahsus olan Allah'ın ram manasıyla yarattığı kulları için kulluktan çıkmalarının imkânı olmadığına nazaran insanın Allah'a ve edyana karşı hürriyetinin, haddini bilmemekten başka manası bile yoktur.
İsmi her asırda âlemşümul bir hürmetle anılan ve eserleri bütün Avrupa lisanlarına tercüme edilen meşhur İslam hakîmi Şeyh Sadi merhum, pek çok seyahat hayatı geçirmiştir. Rivayete nazaran kırk defa da yürüyerek hacca gitmiştir. Seyahatlerinin birinde bir köye uğramış, köyün köpekleri seyyah hakime saldırmışlar; köpekleri taşla def etmek için yere eğilmiş fakat kış mevsimi olduğundan hangi taşa sarıldı ise dondan olduğu yere yapışık bulması üzerine "Ne acayip yer, demiş. Taşları bağlamışlar, köpekleri salıvermişler!" demiş
dindar millet nasıl olur da kendisine dinsiz mümessil tayin ederek kendi namına ve kendi üzerinde dinsizce hüküm icra edilmesini kabul eder? Bu açıktan açığa küfre rıza değil midir? Hükümetim benim üzerimde dini hükümler ile hüküm etmesin de başka ahkam ve kanunlar ile hükmetsin, ben üzerimde şeriatın, yani Allah ve Resulü'nün hakim olmasını istemem demek ne demektir?
Dinsizlerin ve bilhassa Türkiye dinsizlerinin açık cepheden yürümek ve samimi olmak gibi dindarlara vermek istemedikleri nitelik ve vasıflardan en uzak kimseler olduğuna delalet edecek şahitler ve belgeleri saymaya kalkışan adam, onların yakın mazide sebkeden sahte dindarlık nümayişleri ile günden güne tezahür eden kapkara dinsizlik harekâtı arasında Karadeniz'in medcezir dalgalarını saymaya kalkan adam gibi şaşırıp kalır. Bundan başka hiç olmazsa dalgaların medcezir halini biribirinden ayırmak güç bir şey değildir. Halbuki bunların bazen en dinsizce hareketleri bile dini bir kayd-ı ihtiyatın altında basit rüyetlere karşı teşhisi müşkil bir manzara arz eder.
Reklam
Türkiye dinsizleri ile mütedeyyinlerinin mütekabil hal ve vaziyetleri "Mü'min aldanır, âlicenabdır, münafık dessas ve namerttir" mealindeki "El müminu ğurrun kerimun ve'l-münâfiku hibbun leimun" hadis-i şerifinde her iki kısma tahsis buyurulan hal ve vaziyet hududunu da tecavüz ederek, dinsizlerin entrikaları, hasımları bulunan dindarlardan çok vakit kuvvet ve müzaheret almak sayesinde onlara kendi elleriyle kuyularını kazdırmak derecesine çıkmış ve mütedeyyinlerin samimiyeti gaflet ve ahmaklık derecesine varmış iken dinsizleri namuskâr, samimi ve açık cepheden hareket eder göstermek, dindarları da perde arkasından oynarlar diye tarif ve tavsif etmek, namussuzluğun ve samimiyetsizliğin yeni Türkiye'de işleyen kalemlere mahsus bir arsız ilkesidir.
Onun için Müslümanlar gözlerini açmalı ve hakkı söyleyen ulema ile bâtılı tervic eden münafıkları temyize (ayırmaya) çalışmalıdırlar.
Şeytanın vücudu (varlığı) ehl-i dalalet ve ma'siyete (sapkınlar ve günahkarlara) nasıl medar-ı mazeret olmazsa böyle münafık ve müdahin (dalkavuk) hocaların şaşırtıcı sözleri de Müslümanlara huzur-ı hak ve hakikatte mesuliyetten necat (kurtuluş) temin etmez.
Haydi biz düşmanları olalım, akıl ve mantık da onların düşmanlarından mıdır? diyecektim. Halbuki akıllılık ile aralarının daha fazla açık olduğunu hatırladım!
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.