Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkün Resmi Mezhebi Projesi

Kemalizm ve Mâturîdîlik

Melikşah Sezen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Mustafa Sabri ismi, Kemalist çevrelerin kanını beynine zıplatan bir isimdir. 
Sarık, cübbe, şalvar gibi kisve-i İslâmî olarak nitelenen giysiler Türk'ün kendine özgü kıyafetler olmadığı ve aslında Arap giysisi olduğu için dışlanıyor fakat diğer taraftan batılı milletlerin kıyafetleri Türk insanına millî bir kıyafet olarak dayatılıyordu.
Sayfa 69 - Kökler YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal, “hilafet, saltanat, İslam” bağımlısı olduğunu gösterir sözler sarf ettiği dönemlerde dahi aslında Türkçü, elitist, laikliği arzulayan, muasırlaşma ve batılılaşma ideallerini evvelki resim etmeye çalıştığımız hal üzere benimseyen bir kişidir. Onun Osmanlıcılı, İslamcı, şucu veya bucu olarak değerlendirilebilecek diğer her söylem ve yönelimi, siyasi emeller uğruna yapılmış basit politik manevralardan ibarettir. 
Mehmed Âkif Ersoy'a tevdi edilen meâl çalışması, Kur'ân-ı Kerîm'in resmî hüviyetteki ilk çeviri teşebbüsüydü. Âkif, hızlı bir şekilde başladığı tercüme çalışmasını, Türkiye'deki ahval ve tartışmaların tesiriyle olsa gerek, devlet ricali ile paylaşmaktan olabildiğince kaçmıştı. Çevirisinin "Türkçe Kur'ân" olarak nitelenip, anadilde ibadet adına resmî metin makamına konulmasından oldukça endişe ediyordu. Ezan, hutbe ve salânın Türkçeleşmesini izleyeceği mukadder görünen, ibadetlerin de Türkçe olarak eda edilmesi adımı, Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe meâlini hazırlama işinin kendisine tevdi edildiği Mehmed Âkif'in 1926 yılında işten geri çekilme feraseti 108, onu müteakib Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın (ö. 1942) secisiz ve kırık Türkçeli bir meal sunma yönündeki basiretiyle olabildiğince tehir edilmiş ve Müslümanlar için büyük bir şükür vesilesi olarak neredeyse hiç tatbik edilmemiştir.
Mustafa Sabri’nin yazılarının kendisi ülke dışında olmasına rağmen nasıl bir tesiri sahip olduğunu, kendisinin, oğlunun, kendisini müdafaa eden Refi’ Bey’in Lozan antlaşması esnasında kabul edilen genel aftan çıkarılan 150 kişilik listeye alınmasından rahatlıkla anlayabiliriz. 
Millileşme, Türkleşme adı altında tatbik edilen icraatlardan bir tanesi kılık kıyafet üzerinden gerçekleşmişti. Şapka İktisası Kanunu vesilesiyle bir miktar temas ettiğimiz kılık kıyafete yönelik adımlar gariptir ki Millîleşme iddiasının tearuz dolu bir ayağı olmuştur. Sarık, cübbe, şalvar gibi kisve-i İslâmî olarak nitelenen giysiler Türk'ün kendine özgü kıyafetler olmadığı ve aslında Arap giysisi olduğu için dışlanıyor fakat diğer taraftan batılı milletlerin kıyafetleri Türk insanına millî bir kıyafet olarak dayatılıyordu.
Reklam
Tarih boyunca Müslümanların İslâm ile kurdukları ilişki mezhebler üzerinden gerçekleşmiştir. Pek tabi mezhebî tercih ve intisab durumuna mizaç hususiyetleri itibarıyla kavmî özelliklerin de kısmî bir dâhli olabilir. Fakat bu kısmî pay dahi ancak ve ancak amelî mezheb söz konusu olduğunda iddia olunabilecek bir kıymete sahiptir. Çünkü insanların yaşadığı yerlerin coğrafi farklılıkları iklime, iklim farklılığı ise giyimden, beslenmeye, barınmadan, sosyal münasebetlere kadar her şeye tesir edecek bir güce mâliktir. Hal böyle olunca her biri muamelat bahsi içerisine giren hususlarda, insanların kendi coğrafi durumlarına vakıf, bu durumlara göre içtihatlarda bulunan bir müctehidi takip ve taklit etmesi elbette anlamlı ve makuldür.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.