Kitabın 258. sayfasındaki şu paragrafı eklemek istiyorum;
"Hayatlarımızı kaydeder ve paylaşırken galiba çok mühim bir şeyi ıskalıyoruz: Hayatı gerçekten yaşamayı! Kendimiz ve dünya arasına bir şey koyuyoruz; bir kamera. Veya manzara yakalama ve paylaşma deneyimi hayatla aramıza giriyor. Böylece "an'da olma" imkanını yitiriyor ve kendimizi yaşantıdan yabancılaştırıyoruz. Dünyayla doğrudan temas ve etkileşime girmek yerine, yaşamadığımız anları "paylaşılabilir anılar" olarak sunmanın derdine düşüyoruz. Büyük şüphe: Kaydedilmemiş bir hayat yaşanmış sayılacak mıdır?"