Kent İlişkileri

Rasim Özdenören

En Yeni Kent İlişkileri Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Kent İlişkileri sözleri ve alıntılarını, en yeni Kent İlişkileri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir kentin tapınağı Allah'tan başkasına tapmak için kullanılıyorsa o kentin bir kent olarak asal işlevini yitirdiğini, sonuçta o kentin mahvedilmemesi için sebep kalmadığını ileri sürmek mümkün hale geliyor.
Sayfa 127Kitabı okudu
His
Zaman zaman, dön dolaş aynı noktaya gelip takıldığımı, belki daha isabetli bir ifadeyle hiçbir yere kıpırdamamış olduğumu hissediyor; yalnız bunu hissetmekle de kalmıyor,bu hissi de daha önce yaşamış olduğum hissine yakalanıyorum.
Reklam
Suskunluk
Konuşmuyoruz, susuyoruz; doğru,ama marazi bir suskunluk bu: sükut sohbetlerinin içimizi açan,kalp gözümüzü uyanık tutan suskunluğunu olmadığını fark ediyoruz bunun.(...) Susar görünüyoruz ,ama bu suskunluk gerçek suskunluğa karşı oluşturulmuş sahte bir suskunluk biçiminde dışa vuruyor.
Evet, kent, insanın kendini doğadan yalıtmasının eseridir. Ama insan bu işi iş olsun diye yapmıyor. Bu iş, ona insan olmanın zorunluluğu olarak yükleniyor ve insan bu eseri ortaya koymadan kendi insan oluşunun sırrına da eremiyor. Burada, gerçekten öyle bir sır gizli ki, insan, kent inşa ederek doğayı örterken, bir yandan kendi insan oluşunu
Sayfa 197 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Eğer günümüzde, içinde yaşadığımız kentler bizi ölüm gerçeğinden uzaklaşmış, ona yabancı düşmüş bir yaşantıya götürüyorsa, bunun sebebi, Müslümanların kendilerine özgü olması gereken hayatı yaşayıp yaşayamadıklarında aranmalıdır.
Sayfa 186 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Bir Müslüman, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, kendi özgül hayatını her yerde ortaya koymak mecburiyetiyle karşı karşıyadır.
Sayfa 185 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Bir yalnızlık aramak ya da bulmak için kırlara koşuşan insanlara şaşıyorum doğrusu. Her türlü yalnızlığın daniskası kentlerde bulunur ve orada yaşanır. Böyle bir yalnızlığın hastalık olduğu söylenebilir, ama bu, bence söyleyene ait bir iddia olarak öylece kalmak ve öylece bırakılmak durumundadır. Yalnızlığın verimlendirilebilmesi onu kullanacak kişiye göre değişir: nice yalnızlıklar olur ki, dağ başlarında heder edilebilir ve niceleri de olur ki onların verimli hale getirilmesinde kentler bile az gelir.
Sayfa 171 - İz YayıncılıkKitabı okudu
...yolcu, her adımda, kazanımlarının tümünü arkada bırakmış olarak yoluna devam etmelidir. Çünkü ancak bu suretle bir mesafe kat etmeyi hem hak edecek, hem ona güç yetirebilecektir. Geçmiş kazanımlarının tümünü sırtına yüklemiş olan birinin bu yükle daha fazla mesafe kat etmeye gücü yetmez: bir adım gelir ki, orada dizinin bağı çözülür ve henüz menzile ulaşmadan yolculuğu oracıkta kesilebilir.
Sayfa 146 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Eski kentlerde olan ne varsa yeni kentlerde onlar yoktur ve yeni kentlerde olmayan insanî şeylerin tümü eski kentlerde mevcuttur.
Sayfa 138 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Bir kentin terk edilmesi her zaman o kentin işgal ettiği mekânın terk edilmesi anlamına gelmiyor. İnsanlar o kentte yaşarken de, bazen o kenti terk etmiş olabiliyor.
Sayfa 125 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Bir kentin oluşmasında payı olan öyle bir etmen var ki, o etmen kendine mahsus işlevini bitimsiz olarak sürdürüyor: İBADET.
Sayfa 122 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Tüccar kazanmak ister, ama karşı tarafın zarara uğratılması pahasına değil.
Sayfa 112 - İz YayıncılıkKitabı okudu
İtikâftaki insanın yaşadığı ilk vuslat bizzat kendisiyledir. O, kendini tanımaya başladıkça "o" olanı tanımanın yolunu da açmaya teşebbüs ettiğini fark ediyor: o'ndan kendi zatına, kendi zatından o'na yol buluyor ve böyle böyle yol alınıyor. Fakat mutekifin zaferi, asıl, hücresinden dışarıya, öteki insanların arasına karışmasıyla ortaya çıkacaktır ve yalnız bu durumda ortaya çıkacaktır. Çünkü mutekifin öteki insanlarla vuslatı vuku bulmadıkça o itikâfın hedefine vardığını iddia etmek kolay olmaz. İnsanın kendi başına yaşadığı bir itikâfa olsa olsa bir itikâfın yarısıdır denebilir. Asıl vuslat, gerçek vuslat başkalarıyla irtibata geçerek gerçekleştirilmiş olacaktır. Mutekifin iç huzuru, vuslat heyecanı merkezden muhite doğru dalga dalga yayılacaktır. O zaman, mutekifin yanağında ve kalbinde oluşan gülücüğe yüklenen anlam, yeni doğmuş bir bebeğin gülümseyişine atıfta bulunacaktır: çünkü dışa vuran aynı masumiyettir.
Sayfa 100 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Kent hayatı, insanın, insanî macerasının somutlaşmış halidir diyebiliriz. İnsanın birey olarak kendi içinde taşıdığı çelişkiler, onun toplum hayatında da somutlaşıyor ve aynı çelişkiler onların bir arada yaşamaları halinde de ortaya çıkıyor: şuna bakılsın: mescitler ve genelevler, meyhaneler ve aşevleri, hırsızlar ve emekçiler, veliler ve fahişeler, âkiller ve meczuplar, kulübeler ve apartmanlar.. yan yana, iç içe, birbirlerini kollayarak, dahası birbirlerini himaye ederek aynı kentin seması altında himaye buluyorlar. İşte böylesine bir ortamda, bu ateşi avucunda tutmak zorunda kaldığını, ateşi avucunda tutarken, gene aynı avucundaki buzu eritmeme görevini üstlenmiş olduğuna bakarak o sırat köprüsünü geçmeye hazırlandığını düşünüyorsun: demek oluyor ki, bir kentli, sürekli biçimde böyle bir sırat köprüsünün üzerinde duruyor. Zor bir işin üstesinden gelinmesi gerekiyor: insanın, insan olduğunu ona hatırlatan ve onun sürek- li biçimde bir sınavda olduğunu ona duyuran bu zorluk değil mi: o, bir damdan ötekine sıçrarken; ekmeğini kazanırken, helalin ve haramın kıl denli ince sınırlarını gözetmek zorundadır: onu murakabeye sürükleyen de bu zorunluluktur. O, zaman zaman kent hayatının bu zorunluluklarının dışına çıkma ihtiyacını hissedecek ve kendini yenilemenin yolunu arayacaktır.
Sayfa 97 - İz YayıncılıkKitabı okudu
169 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.