Hayatımda okuduğum en gereksiz, en saçma şeylerden biri. Gerek otuz iki dişi çekilen Kerem'in ağzından kanlar boşalırken elinde sazla dişlerini çeken kızı kovalaması, gerek gerdek gecesinde kızın elbisesinin düğmelerini elleriyle değil sazla çözmek istemesi, gerek o düğmeler çözülmeyince "muradıma eremedim" deyip yanarak kül olması, gerek de Aslı'nın annesinin Kerem yanınca "olur böyle şeyler" minvalinde konuşarak kızına teselli vermeye çalışması. Eğer 100 temel eserin içinde bu varsa toplumumuz neden bu halde sorusuna verilecek tek bir yanıt vardır, onu da yazmayayım. Bir de kuru kafayla karşılıklı sazla istişare etmeleri iyiydi, o kadar. Yukarıda yazdığım absürt üç beş durum ve o istişare dışında varlığını meşrulaştıracak hiçbir yanı yok bu kitabın. Saz çalan, işsiz bir arkadaşını da peşine takıp dağ bayır "yaniyeemm" diye gezen bir adamın, Posta Gazetesinin "okuyucularımızın şiirleri" adında paylaştığı dörtlükler kadar bile etkileyici olmayı çoğu zaman başaramadığı antin kuntin yakarışları. Beğenenler neyin kafasını yaşıyorlar bilemedim.