Kimi kitapların okunma zamanını kendisinin belirlediğine inanırım; elinizin altındayken bile çok isteseniz de ona sıra gelmez. Sevgili Nejla Şen’in eseri Kesişme onlardan biri. Son sayfasını okuduğumda iyi ki doğru zamanı beklemişim, dedirtti…
Beyin cerrahı Muzaffer Bey, hastanede gece nöbetçisi… Kendisine postayla iletilen günlüğün bir hastasından geldiğini, belki yardıma gereksinim duyduğunu düşünerek okumaya başlıyor; dâhiliyeci meslektaşı da nöbetçi; onunla felsefi sohbetler ediyorlar aralarda.
Aşk acısı var günlükte; yazan kadın mı erkek mi anlaşılmıyor; sonradan öğreniyoruz, günlüğün sahibi Caner adlı genç bir adam, üstelik doktorun hastalarından biri...
Duraklamalarda doktorun özel yaşamında bir acının izini ayrımsıyoruz, üstü örtülü biçimde gelip geçiyor…
Caner’in yaşamından kesitler görüyoruz; ailesi, ağabeyi, karşılık bulamadan sevdiği kadın, beynindeki ur… Mutsuzluklarından kaçıp saklandığı dağ başındaki evin sahibi İsmet’in yaşamına da kapı aralıyor Caner; ders çıkarılması gereken bir öyküyü okuyoruz. Romanın kalbinin tam da orada attığı gerçeğini kavramaksa kitabın son sayfalarında; Beyin cerrahı Muzaffer Bey ve dağ başında yaşamayı seçen İsmet’i birbiriyle kesişen yolları… Felsefe, psikoloji, ustaca bir kurgu; kalbimin kasıldığını duyumsadım. Ellerine, yüreğine sağlık Nejla Şen. Kitaplar iyi ki var…