Karanlık Cevher Dizisi 2. Kitap

Keskin Bıçak - Altın Pusula

Philip Pullman

Keskin Bıçak - Altın Pusula Posts

You can find Keskin Bıçak - Altın Pusula books, Keskin Bıçak - Altın Pusula quotes and quotes, Keskin Bıçak - Altın Pusula authors, Keskin Bıçak - Altın Pusula reviews and reviews on 1000Kitap.
Bütün cadılar otların üstünde uyuyordu, Will ve Lyra da. Ama iki çocuk, aşağı, onlara bakan bir düzine melekle çevrilmişti. Ve Serafina o anda cadıların dilinde kelime karşılığı olmayan bir şeyi anladı: Hac fikrini. Bu varlıkların önemli bir şeye yakın olmak için neden binlerce yıl beklediğini ve muazzam mesafeleri aştığını, kısa bir süreliğine de olsa onun huzurunda oldukları için geri kalan zamanda kendilerini ne kadar farklı hissedeceklerini anladı. Bu yaratıklar, seyrelmiş ışığın bu güzel hacıları, kirli yüzlü ve ekose etekli kız ile uykusunda kaşlarını çatan yaralı elli oğlanın etrafında ayakta dururken işte böyle görünüyorlardı. Lyra'nın boynunda bir kımıldanma oldu. Kar beyazı bir ermin olan Pantalaimon, kara gözlerini uykulu uykulu açtı ve korkusuz bir şekilde etrafa baktı. Lyra bunu daha sonra bir rüya olarak hatırlayacaktı. Pantalaimon bu ilgiyi Lyra'nın hakkı olarak kabul etmiş gibiydi, çok gecmeden yeniden kıvrılıp gözlerini yumdu. Nihayet yaratıklardan biri kanatlarını ardına kadar açtı. Birbirlerine onca yakın oldukları halde, diğerleri de aynı şeyi yaptı ve kanatları hiçbir dirençle karşılaşmadan, ışık ışıktan geçer gibi birbirinin içinden geçti, ta ki çimenlerde uyuyanların üstüne bir ışıltı dairesi vurana kadar. Sonra nöbetçiler, birbiri ardınca havalandı, alevler göğe yükseldi, yükseldikçe boyutları büyüdü, sonunda muazzam bir boyut aldılar; ama daha şimdiden çok uzaklardaydılar, kuyruklu yıldızlar gibi kuzeye gidiyorlardı.
Sayfa 293 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Pan, ölecek miyim?" "Cadılar ölmene izin vermez. Lyra da." "Ama büyü işe yaramadı. Kan kaybedip duruyorum. Hem kaybedecek fazla kanım da kalmış olamaz. Ve yeniden kanıyor, durmayacak. Korkuyorum." "Lyra korktuğunu düşünmüyor." "Düşünmüyor mu?" "Görüp göreceği en cesur savaşçı olduğunu, Iorek Byrnison kadar cesur olduğunu düşünüyor." "Öyleyse sanırım korkmuş görünmemeye çalışsam iyi olur" dedi Will. Bir dakika kadar sessiz kaldı ve sonra, "Bence Lyra benden de cesur," dedi. "Şimdiye kadarki en iyi arkadaşım." "O da senin hakkında aynı şeyi düşünüyor," diye fısıldadı cin. Will bir süre sonra gözlerini kapadı. Lyra kıpırdamadan yatıyordu ama gözleri karanlıkta fincan gibi açılmıştı ve kalbi hızlı hızlı çarpıyordu.
Sayfa 283 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İkisi de ihtiyar çamlar arasından gelen eğik güneş ışığında, yosun kaplı kayada sessizce oturdular ve onları buraya ne kadar çok sayıda minik şanslı olayın birleşip getirdiğini düşündüler. Bütün bu şanslı olaylar farklı bir yönde seyredebilirdi. Belki başka bir dünyada, başka bir Will, Sunderland Avenue'daki pencereyi görmezdi ve yakalanana kadar, yorgun ve kayıp, Midlands'e doğru avare avare giderdi. Ve başka bir dünyada başka bir Pantalaimon başka bir Lyra'yı istirahat odasında kalmamaya ikna eder, başka bir Lord Asriel zehirlenir, başka bir Roger Lyra ile değişmeyen başka bir Oxford'un çatılarında ve dar sokaklarında ebediyen oynamak için hayatta kalırdı.
Sayfa 281 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Deli değildi. Çocuklar deli olduğunu düşünebilir, ona gülebilir ve incitmeye çalışabilirlerdi ama yanılıyorlardı; deli değildi. Sadece benim göremediğim şeylerden korkuyordu. Ve çılgınca görünen şeyler yapması gerekiyordu; sen onların anlamını çözemiyordun ama besbelli o çözüyordu. Bütün yaprakları sayması gibi ya da Tullio'nun dün duvardaki bütün taşlara dokunması gibi. Belki de bu Heyulaları uzaklaştırmanın bir yoluydu. Eğer arkalarındaki korkutucu bir şeye sırtlarını dönebilirlerse ve taşlarla, nasıl birbirlerine geçtikleriyle ya da çalılıktaki yapraklarla gerçekten ilgilenirlerse, kendilerini bunun gerçekten önemli olduğuna inandırabilirlerse, emniyette olacaklarmış gibi. Bilmiyorum. Böyle görünüyor. Korkacağı gerçek şeyler de vardı, gelip bizi soyan o adamlar gibi ama onlardan başka bir şey daha vardı. Onun için, belki benim dünyamda da Heyulalar vardır, sadece onları göremiyoruzdur ve bir isim koymamışızdır ama oradadırlar ve anneme saldırmaya çalışıyorlardır. İşte onun için dün aletiyometre annemin iyi olduğunu söyleyince sevindim."
Sayfa 278 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Bolvangar'dayken, büyükler ne yaparsa yapsın, işler ne kadar kötü olursa olsun, çocukların farklı olduğunu düşünürdüm. Böyle zalimce şeyler yapmazlar derdim. Ama şimdi emin değilim. Daha önce çocukları hiç böyle görmedim, gerçekten." "Ben gördüm," dedi Will. "Ne zaman? Kendi dünyanda mı?" "Evet," dedi oğlan, sıkıntılı sıkıntılı. Lyra bekledi, kıpırdamadan oturdu, Will de az sonra devam etti. "Annem kötü donemlerinden birini geçirirken oldu. O ve ben kendi başımıza yaşıyorduk çünkü babam yanımızda değildi. Ve annem zaman zaman doğru olmayan şeyler düşünmeye başladı. Ve anlamsız işler yapmaya - en azından, benim için anlamsız. Yani, onları yapması gerekirdi, yoksa endişeye kapılır ve korkardı, ben de ona yardım ederdim. Parktaki parmaklıkların hepsine dokunmak ya da bir çalıdaki bütün yaprakları saymak gibi - böyle şeyler. Bir süre sonra iyileşirdi. Ama ben birisi onun böyle olduğunu fark edecek diye korkuyordum çünkü onu bir yerlere gönderirler diye düşünüyordum, bu yüzden de ona göz kulak oluyor, bunları saklıyordum. Kimseye söylemedim, hiç."
Sayfa 276 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Ve Will'in babasını bulmasına yardım etmemiz gerek. Bu önemli işte. Sen de biliyorsun, yoksa yaralandığında onu yalamazdın. Niye yaptın ki bunu? Yapabilir miyim diye bana sormadın bile. O zaman bunu yaptığına inanamamıştım." "Yaptım çünkü cini yoktu ve bir cine ihtiyacı vardı. Ve her şeyi görmeyi, sandığının yarısı kadar becerebilsen, sen de bunu anlardın." "Anlamıştım, gerçekten," dedi Lyra.
Sayfa 275 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Aletiyometreye sahiden bakabiliriz ama," dedi Pantalaimon, otlayan bir karacaya fark ettirmeden onun ne kadar yakınına sokulabileceklerini görmek için patikada oyalandıkları bir noktada. "Bakmayacağız diye söz vermedik, asla. Ve onun için her türlü şeyi öğrenirdik. Onun için yapıyor olurduk, kendimiz için değil."
Sayfa 274 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Küçük bıçak, annen seni çağırıyor toprağın bağırsaklarından, en derindeki madenleri ve mağaralarından, gizli demir rahminden. Dinle!" "Kan! İtaat et bana! Dön, Bir göl olma, nehir olma. Açık havaya ulaşınca, Dur! Ve pıhtıdan bir duvar yap, Sağlam yap ki seli tutsun. Kan, senin göğün kafatası-kubbesi, Güneşin açık olan göz, Rüzgârın, ciğerlerdeki soluk, Kan, dünyan sınırlı. Orada kal!"
Sayfa 271 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Mary Malone'un başı çınlamaya başladı. Katolik olarak büyütülmüştü. Hatta Lyra'nın keşfettiği gibi, bir vakitler rahibeydi. Artık inancından ona bir şey kalmamıştı ama melekleri bilirdi. Aziz Augustine "Melek onların görevinin adı, demişti, doğalarının değil. Eğer doğalarının adını ararsanız, ruhtur; eğer görevlerinin adını ararsanız, melektir; olduklarından ötürü ruh, yaptıklarından ötürü melek."
Sayfa 264 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
126 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.