Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm

Abdurrahman Arslan

En Eski Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm Gönderileri

En Eski Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm kitaplarını, en eski Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm sözleri ve alıntılarını, en eski Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm yazarlarını, en eski Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Unutmamak lazım ki bu gün postmodern kültür insanlara karamsarlık aşılamakta; bundan kurtuluşun ise tüketimle aşılacağını söylemektedir. Bunu farkında olmak bile Müslüman için büyük bir imkandır.
Sayfa 43 - BeyanKitabı okudu
Bunun yanında modern uygarlık kavramsallaştırması kentsel temele işaret eder ve seküler bir süreç içinde doğup geliştiğini öne sürer. "Medeni" olma süreci bu bağlamda dindarlaşmaya değil, sekülerleşmeye işaret etmektedir.
Sayfa 44 - BeyanKitabı okudu
Reklam
Dindarlar iktidar gelmeselerdi ne olurdu?
Dindarlar iktidara gelmeseydi mevcut iktidar kendini değiştirmek zorunda kalacaktı. 1994'te dindarlar İstanbul başta olmak üzere belediyelere geldiklerinde sistem tıkanmıştı zaten. Kemalistler iktidarı elden çıkarmak tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları için görmek istemiyorlar. Eğer dindarlar gelmeseydi sistem tıkanmıştı. Bu sistem yürütülemezdi. Şu anda da dindarların bu sisteme en büyük faydaları kilitlenmiş bir sisteme açılım getirmeleridir.
Sayfa 58 - BeyanKitabı okudu
278 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
51 günde okudu
Kitap Abdurrahman Arslanın söyleşi ve soruşturmalarından oluşuyor. Yakın tarihimizde toplum olarak yaşadığımız problemler ve dönüşümlerin neden ve sonuçları üzerine müthiş tespitler var. Kendimce kitabın önemli yerlerini çizerek kitap okurum, bu kitabı bitirdikten sonra şöyle bir göz attım da kitabın çizmediğim yeri kalmamış. Kısaca tüketmeyi bırakıp okumaya ve üretmeye başlamalıyız. Acilen...
Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm
Kıbleyi Kaybettiren DönüşümAbdurrahman Arslan · Beyan Yayıncılık · 201650 okunma
Tasavvufun İmkanları
Unutmayın son iki yüz yıl içerisinde Batıya karşı en başarılı mücadeleyi verenlerin hemen hemen hepsi tasavvuf kaynaklıdır. Said-i Nursi'den, Şeyh Şamil'e, Ahmet Es-Senusi'den, Hasan El-Benna'ya kadar hepsi şu veya bu şekilde tasavvufun tezgahından geçmiştir. Onların haricinde, bunların kalibresinde alim yetişmiş değil. Tasavvuf elbet ıslah edilmelidir, bir takım aksaklıkları vardır, özellikle tarikat tecrübesi. Ben, özellikle tarikatla tasavvufu biraz ayırıyorum. Çünkü tarikatlar son iki üç yüz yıl içinde içinde baya deforme olmuşlardır. Onun için tasavvuf bana göre Müslümanların entelektüel dünyalarının bir mahsulüdür. Yani akıl üzerinden, insan üzerinden Batı felsefesinin çok ötesinde söz söylemiştir tasavvuf.
Sayfa 136 - BeyanKitabı okudu
"... “Ev”lerini terk ettikleri günden itibaren değerlerini kaybettiler. Belki bunu evi terk etmeden düşüneceklerdi. Müslüman erkek kamusal alana katıldığında kapitalizmin nesnesi oldu. Bu erkekteki helal ve haram duygusunu alt üst etti. Müslüman kadın ise feminist değerlerinden büyük nispette etkilendi. Bu da kadının zihnini eşitlikçi bir zihniyete dönüştürdü ve kadın her şeyde başta kadın erkek ilişkileri olmak üzere eşitlik aramaya başladı. Ama unutmayalım İslam adalet dinidir, eşitlik dini değil."
Reklam
"BARBARLIK ve MEDENİYET..."
- "İslâm'ın medeniyet şeklinde kavramsallaştırılamayacağına inanmaktayım. Başka bir ifadeyle, modern düşüncenin kavramsallaştırdığı "medeniyet" sözcüğünün muhtevasının İslâm tarafından kabulü mümkün değildir. Buna çoğu kimsenin itiraz edeceğini biliyorum. Zira burada unutulmaması gereken önemli bir nokta bulunmakta; "medeniyet"in karşıtı "barbarlık" olarak tanımlandığından, medeniyet kavramına getirilecek herhangi bir eleştiri, barbarlığın lehine olarak anlaşılmaktadır. Mesele medeniyet ve barbarlık gibi iki kutuplu bir düzleme oturtulmuş olduğundan zihinler bu çemberin dışına çıkmakta zorlanmaktadır. Bir kere medeniyet kavramı her şeyden önce ve fazlasıyla Batı merkezli bir muhtevaya sahip değer yüklü bir kavramsallaştırmadır. Üstelik kendi muhtevası içinde Batılı insanın kendi dinî/kültürel/tarihsel tecrübesiyle doldurulmuştur. Kavram kendi içinde barbarlıktan kurtuluşu içeren bir anlayış taşımaktadır. Dolayısı ile kavram öncelikle "ilerleme" düşüncesi üzerine inşa edilmiştir. Hâlbuki İslâm cahiliyeden bir kurtuluş olma özelliği taşır, barbarlıktan değil."
"MÜSLÜMAN OLMAK, MÜSLÜMANCA BAKMAK!.."
- "Müslümanların karmaşık süreçlerde edindikleri yeni zihin dünyasının, İslâm'ın kurmak istediği zihin dünyasından ciddi şekilde bir ayrılmaya ve kopuşa işaret ettiğini düşünüyorum. Biz, Müslümanlar dünyaya gerektiği kadar Müslümanca bakamıyoruz. Çünkü Müslüman olmakla dünyaya Müslümanca bakmak arasında fark vardır. Bu bilinç halinin düzeltilmesi gerekir. Günümüz dünyasında haramlar yaklaştırılıp helaller uzaklaştırılmıştır. Böyle bir durumda Müslümanların değerlerinin iç dünyaları çoraklaşmaktadır. Bu özgürlük, birçok şeyin mahiyetini başkalaştırıyor. Tabir caizse çoğu şeyin anlam dünyası farklılaşıyor. Bundan dolayı her şey anlamını yitiriyor!.."
"EV KADININDIR!.."
"Erkek bence her zaman ailenin misafiridir, kadının misafiridir. Kadının rahminde erkek misafirdir, yatağında misafirdir ve evinde misafirdir. Ev kadına aittir!.."
"DEVLET ve DİN..."
- "Devlet ilk defa dindar insan yetiştirme adına doğrudan doğruya aileye müdahale ediyor. Uzun zamandan beri devlet aileye din adına, dindarlık adına müdahale etmektedir... Ben hiçbir şekilde bunu kabul etmiyorum! Kimin ailesi olursa olsun, Müslüman olsun olmasın aileye devletin müdahalesi kabul edilir bir şey değil! Çünkü İslâm bunu kabul etmiyor! Bunu bilmekte fayda var... Dindarlık bizim hoşumuza gidebilir ama Müslüman ailenin görevi dindar çocuk yetiştirmektir, devletin değil!.."
433 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.