Yazarın okumuş olduğum ilk kendinisinin de yazmış olduğu ilk romanı. Bu eseri bir de 18.yıla özel resimli baskıyla okumak da ayrı bir keyifti. Evet belki biraz geç okumuş bulunuyorum. Ama karakterlerle yaşıt olduğum düşünülürse sindirmesi de ayrı bir keyifliydi.
Ruhsal sıkıntılara insanın içindeki kötü tarafa, karanlık tarafa ışık tutan, bazen gerçekten rahatsız edici derecelere, boyutlara ulaşıyor bu ışık hüzmesi. Yazarın kurmuş olduğu cümleler öyle bir karşılıyor ki okuru sanki kelimelerden oluşmuş bir şatoya giriyor gibi hissettiriyor. Bu şatoda çıkılan her basamak girilen her oda; hayatın, karakterin, vaz geçişin, dirilişin, kötülüğün karşısına çıkıyor.
Sonuç itibarıyla iki karakter Kinyas ve Kayra beraber çıktıkları hayattan kopma yolculuğunda yolları ayrılır. Kayra kendisinin hiçbir şey olmadığına ikna ederken, Kinyas ise her şey var diyerek hayata yeniden tutunur. İnsan özünde iyi midir kötü müdür? sorusunu da içinde barındıran güzel bir eser.