Yeraltı edebiyatını ve üslûbunu genel anlamda sevsem de; Kinyas ve Kayra'da bir çiğlik, hamlık var gibi gelmiştir hep bana.
Çevremde kitabı okuyanlarla sohbet ettiğimde "abi şöyle güzel eser, böyle muazzam eser" şeklinde anlatıldığından, kendi kendime "acaba ben mi anlamadım konsepti ya?" demiştim.
Şimdi dönüp baktığımda ise; Kinyas ve Kayra'nın abartılan bir kitap olduğunu düşünmekte o zaman da haklıymışım gibi geliyor.
Camus'un Yabancı'sını, Sartre'ın Bulantı'sını egzistansiyalist edebiyatta mihenk taşı kabul edersek; Kinyas ve Kayra bu iki kitabın doğru yaptığı neyi yapabiliyor ki?
Yabancı'daki karakterin vurdumduymazlığı abartılmadan, karakterinin bir parçası olarak veriliyor. Kinyas ve Kayra'da ise; başlarından geçen son derece absürt olaylara rağmen o kadar doğalmış gibi karşılıyorlar ki bunu, bir süre sonra "yok artık, bu kadar da olmaz" deyip kitabın konuyu fazla sulandırdığını düşünmeye başlıyorsun.
Hayır, Nihilizm açısından bakacaksak da kitap bize bir şey sunmuyor. Halbuki Zargana'da o dengeyi harika tutturmuştu Hakan Günday. Kinyas ve Kayra'da neyi eksik ya da fazla yaptı bilmiyorum ama kitap bir türlü bana geçmedi hem anlatı hem mesaj hem de olay örgüsü olarak.
Yine de okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum Kinyas ve Kayra'nın. Kimi zaman abartılı tepkiler verdiklerini düşünsem de; iki karakter de derin duygu dünyasına ve birikime sahipler. Bu da onları merakı celbedecek bir hale getiriyor.
Kim bilir, belki de bu kitabın bu kadar popüler olmasının sebebi de sadece karakterlerin böyle uçarı tipler olmasıdır ?