Nitekim, ideolojinin ideoloji-öncesi çekirdeği, gerçeğin boşluğu-
nu dolduran hayalet'ten ibarettir. "Asıl" gerçeklik ile yanılsama ara-
sında net bir ayrım çizgisi çekmeye (ya da yanılsamayı gerçeklikte
temellendirmeye) yönelik bütün girişimlerin hesaba katmayı ihmal
ettikleri şey şudur: "Gerçeklik"(olarak yaşadığımız şey)in ortaya
çıkması için, bir şeyin ondan menedilmesi gerekir - yani "gerçek-
lik", tıpkı doğruluk gibi, tanım gereği, hiçbir zaman "bütün" değil-
dir. Hayaletin gizlediği şey, gerçeklik değil, gerçekliğin kendisinin
onun "bastırılması" üzerine kurulduğu "ilksel olarak bastırılmış",
temsil-edilemez X'dir. Somut toplumsal mücadelelerle hiçbir alakası
olmayan spekülasyonlarm bulanık sularında yolumuzu kaybetmişiz
gibi görünebilir; gelgelelim bu tür bir "gerçekliğin" en iyi örneği,
Marksist sınıf mücadelesi kavramı değil midir? Bu kavram hakkın-
da uzun boylu düşündüğümüzde, "gerçeklikte" sınıf mücadelesi di-
ye bir şey olmadığını kabul etmek zorunda kalırız
Gerçek Öteki’yle kurulan temas, bünyesi gereği kırılgandır, Öteki’ne sahiden uzanma her an Öteki’nin mahremiyet alanına şiddetli bir tecavüze dönüşebilir.