"Veysel?"
"Söyle."
"Ben sana aşık oldum."
"lyi. Ol."
"Bir şey demeyecek misin?"
"Ne diyelim koçum? Salak değiliz, anladıydık zaten."
"Ee?"
"Ee'si ne?"
"Yani sen diyorum... Bu bakımdan bir karşılık olarak..."
"Bak Berna," demişti Veysel. "Aşk takım elbisedir, insan kumaş." işaret parmağıyla iman tahtasına vurmuştu tık tık, " ... ama bu pazenden sana mendil bile çıkmaz. Açık ve kesin ve ilk ve son defa söylüyorum: Senin bana aşık olman beni hiiiiç alakadar etmez kardeşim."
"Dehidrasyon. Ölüyor."
"Ne o? Bulaşıcı bi şey mi?
"Bulaşıcı olan insanlık. Ve de amına koyayım ben böyle insanlığın! Susuz kalmış hayvan susuz. Allah belanızı versin lan! Bi kap su lan, bi kap su."
"Yüz tane karga tutup bir odaya atarım, seni de içeri koyup kapıyı üstünden kilitlerim, her tarafını yerler. Etini kemiğinden ayırırlar senin. Kemiğini alıp kaçarlar. Anladın mı?"