bir fikir, yaygınlaşmış ve aynı zamanda pek çok kişi tarafından tutuluyorsa, o fikirin finanse edildiğini, birileri tarafından yönlendiriliyor olabileceğini düşünmek işten değildir.
bu yönden bakıldığında; günlük hayatımızın çekirdeğine “yaşam felsefesi” olarak yerleştirdiğimiz bütün düşüncelerimiz ve bu doğrultuda gerçekleştirdiğimiz eylemlerimiz, esasında bize dışarıdaki bir güç tarafından dayatılmış olabilir mi? örneğin pek çoğumuz; “kendini gerçekleştir! içine dön! kendini geliştir! hızlan ama anda kal! sen özelsin! en iyi olduğun şeyi yap! pozitif düşün!” gibi sloganlarla mutlaka karşılaşmışızdır. hatta pek çoğumuz bütün bu telkinleri çoktan içselleştirdik bile. peki bu telkinleri içselleştirmeden önce ne kadar sorguladık? bütün bunlar ne kadar uygulanabilir? hayatın her alanında öznel -biricik- benlikten ve özgürlükten bahsederken aslında başkalarının gizli bir tahakkümü altında olabilir miyiz? duygularımız ve kişisel vasıflar araçsallaştırılıyor olabilir mi? hız kültüründe devingen olmanın en iyisi olduğu, istikrarın ise derhal vazgeçilmesi gereken bir şey olduğu düşüncesi ne kadar doğru?
bunlar ve bunlara benzer soruların üzerinde düşünebileceğiniz bu kitap, ‘kişisel gelişim’e başka bir perspektiften bakmanızı sağlayabilir.