Bir güz dalından kopmuş gibi,
kopuvermiş sarartılı bir yaprak,
yere değince kimsenin duymadığı,
yeri, taşı, toprağı bağırtmamış,
incitmemiş
bir tüy, bir telek,
bir güz yaprağı
gibi düşmüş yerleşmişti içime
içerime,
gönlüme,
etime
k o r k u
BÎR ÇIĞ GİBİ GELDİN ÜSTÜME
"Çok yokuş çok düzlük aştıktan sonra varacağım yatağıma doğru duvardan, derinliği sınırlayan karşı duvara bakıp duran, burnundaki yeşil lekeye hâlâ alışamadığım resmin, koca gözlü resmin,bilmezdim bir gün denizden sonra Diyarbakır Karpuzlarından taş duvarlı oda serinliklerinden gönül buran kavak yalnızlıklarından yaşlanmış ağaçlarla balıkçı ağlarından eski nakışlarla kerpiç evli yamaçlardan sonra önceleri denize bakardı o gözler. Sonra insanlar kesti bakışının yolunu. Sonra insanlardan öte bozkıra baktı. Denize baktı yine. Yine toprağa, çiçeğe baktı. Derinliği, derinlere bakmayı bir türlü unutamadan boyanmış bunca resimden sonra bir derin üzünç içinde bakan hiç yaşlanmayacak gözlü bu resmin, bilmezdim bir gün duvarımda dururken yüzüne bir gülün gölgesi düştüğü için bana bunları yazdıracağını..."
1973
ANILARIM SENİN GELECEĞİN OLUYOR, GERÇEKLİK DUYUSUNU YİTİRİP, UZAKTAN UZAĞA HEP SENİN SİVRİLDİĞİN BİR PUS İÇİNDE YAŞAMAĞA BAŞLADIM ŞU ANDA.
SEN AĞAÇTAN SEN AĞACA KOŞUYORUM, ARADAKİ PUSARIK BATAKLIKTA AYRIŞIP YIVIŞAN GÜNLERİN HİÇLİĞİNDE.