Kitab-ül Hiyel

İhsan Oktay Anar

Kitab-ül Hiyel Konusu

Puslu Kıtalar Atlası'yla birçok okuru şaşırtan ve sevindiren İhsan Oktay Anar'ın ikinci romanı Kitab-ül Hiyel, "eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri"ni anlatıyor. Yafes Çelebi, Calud ve Lalezar Necef Bey'den Angilidis Efendi'ye, Samur ve Yağmur Çelebiler'den Uzun İhsan Efendi'ye bir sürü mucit, hiyelkar, aktarıcı, "rivayet edici", mağdur, sarhoş, meyhaneci, kahveci... Okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı ama insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan, Kitab-ül Hiyel.
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 22 dk.Sayfa Sayısı: 154Yayınlanma Tarihi: Nisan 2020İlk Yayınlanma Tarihi: 1996Yayınevi: İletişim Yayıncılık
ISBN: 9789754705423Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:

Puan

8.310 üzerinden
1.354 Puan · 179 İnceleme

Kitab-ül Hiyel Yorumları ve İncelemeleri

Tümünü gör
Ahmet Gökburu

Ahmet Gökburu

@agacsakal_okuyor
·
17 Temmuz 21:06
Puan vermedi
"Dünyadaki her şey bir mucizeyken insan nasıl hayret etmeden durabilirdi?" Râviyân-ı ahbar ve nâkilan-ı âsâr rivayet ve hidayet ederler ki Yafes Çelebi adında demirci çırağı yaptıkları ile dikkatleri üzerine çeker ve gediğini alıp dükkanını açar. Fakat yaptığı yepyeni bir kılınç ile
19 etkileşim
Muhammet Fatih Öztürk

Muhammet Fatih Öztürk

@TheZorba
·
24 Haziran 12:06
9/10 puan verdi
Zekayla edebiyatın bu denli iç içe geçtiği, edebi dilin ironiyle yoğrularak okuma şenliği sunduğu, muhteşem bir film izliyormuş hissinin okuyucuya tattırıldığı muhteşem bir
İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay Anar
eseri daha. Maalesef bazı yazarlara karşı objektif bakış açımı kaybettim, bunlardan birisi de İhsan Oktay. Cem Yılmaz’ın stand up larında, bir süre sonra komik olsun ya da olmasın her hikayeye gülmeye başlarsınız ya işte öyle birşey İhsan Oktay okumak. Eserlerini hızlı tüketmemek için ağırdan aldığım nadir Türk yazarların başında geliyor. İyi ki yazmış iyi ki bizi kendi edebiyatından mahrum bırakmamış.. İhsan Oktay okurlarının asla es geçmemesi gereken, ancak İhsan Oktay okumaya başlamamış olanların, yazarın
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlası
Suskunlar
Suskunlar
gibi eserlerinden başlamasını tavsiye ediyor herkese iyi okumalar diliyorum.
7 etkileşim
Zehra Fener

Zehra Fener

@zhrfnr
·
17 Şubat 02:09
Puan vermedi
Bir nebze olsun dünya dertlerinden uzaklaştırdı beni bu kitap. Karakterler ve isimler müthişti. Dili her zamanki gibi eski Türkçe kelimelerle dolu. Yine de akıcılığına engel değil. Okuduğum diğer kitapları gibi sürükleyici bir kitap. Kesinlikle tavsiye ederim.
9 etkileşim
Vaveyla

Vaveyla

@islim33
·
01 Haziran 2020 11:05
Puan vermedi
Eğer zaman yolculuğuna çıkmak istiyorsanız İhsan Oktay Anar kitapları idealdir. Bu romanda da sizi hiyel ilminin izinde geçmişe Osmanlıya ve dönemin mucitleriyle bir yolculuğa çıkarıyor. Kitapta bahsedilen kişilerin gerçeklikle bağlantısını kurmak sizi daha da içine cekiyor. Yafes Çelebi ile başlayan mucit yolculuğu Üzeyir efendi ile son bulurken sizde onlara tanıklık ediyorsunuz ve kendinizi hiyel ilmine kaptiriyorsunuz. İhsan Oktay Anar sevenler kesinlikle OKUMALISINIZ
85 etkileşim
Halil İbrahim

Halil İbrahim

@ibrahimhoca34
·
10 Aralık 2022 10:57
Puan vermedi
İhsan Oktay'ın diline alışanlar için hayal kırıklığı yaratmayacak bir eser. Yine birbirinden renkli karakterler sinema perdesinden fırlamış gibi kitaptan çıkıp çıkıp geliyorlar. Bu kitapta birbirinden ilginç icatlardan söz ediliyor. Hiçbir icadın mucidi tam bir muvaffakiyet yaşamasa da yazar yine amacına ulaşmış gözüküyor. Çünkü İhsan Oktay böyle yazmayı sevdiği için böyle yazıyor:) Kitapta bahsi geçen icatların detaylı açıklamalarının yanı sıra çizimler de var ve bu çizimleri yazar bizzat kendisi yapmış. Bu detaylı açıklamalar benim çok ilgimi çekmese de eser bir bütün olarak doyurucuydu. Okunması gereken kitaplar arasında. İyi okumalar.
6 etkileşim

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 45.2
Erkek% 54.8
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay AnarYazar · 9 kitap
Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde tamamladıktan sonra, aynı bölümden 2011 yılında öğretim üyesi olarak emekli oldu. 1995 yılında yayımladığı Puslu Kıtalar Atlası isimli ilk romanı, yirmiden fazla dile tercüme edildi ve hem içerik hem biçim olarak pek ilgi görüp beğenildi. Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri adlı romanı da İngiltere'de tiyatro oyunu olarak uyarlandı ve sahnelendi. Anar, 2009 yılında Erdal Öz Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. İhsan Oktay Anar, 1960 yılında İstanbullu bir ailenin en küçük çocuğu olarak Yozgat'ta dünyaya geldi. Babası Mehmet Sait Bey, TEKEL'de müskirat eksperi, annesi Bedia Hanım ise memurdur. Süheyla ve Füruzan adlarında iki ablası vardır. Anar'ın ataları, 1893'te Kazan'dan İstanbul'a gelmiştir. Büyükbabası Abdullah Almaçov, ilahiyat tahsili yapmak için Fatih Medresesi'ne gitmiş ve burada müderrislik yapmıştır. 3 Mart 1924'te, Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile medreselerin kapatılması sonucu medreseden ayrılmıştır. İstanbul'a yerleşen Anar'ın büyükbabası, Soyadı Kanunu ile "Anar" soyadını almıştır. İhsan Oktay, bu olayı şöyle anlatır: "...Anar soyadını amcam bulmuş. Amcam bir Rum kadınına âşık olmuş, ama kadın ona karşılık vermemiş ve 'Seni hiç unutmayacağım, daima anacağım.' adında (anlamında) Anar soyadını seçmişler..." Anar, babasının mesleği gereği ilk ve ortaokulu İstanbul'da okumuş; lise çağlarında İzmir'e taşınmıştır. Burada Karşıyaka Erkek Lisesi'ne başlamış ancak tamamlayamadan okuldan atılmıştır ve lise eğitimini Akşam Lisesi'nde tamamlamıştır. Akşam Lisesi'nde eğitim almaya başlayan Anar, gündüzleri tabela boyamaya başlamış; bu işi üniversiteye kadar devam ettirmiş ve üniversiteyi kazandıktan sonra da bırakmıştır. Lise eğitiminden sonra Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne devam eden Anar, askerlik görevini ertelemek için aynı üniversitede yüksek lisans eğitimine devam etmiştir. 1995 yılında askerliğini teğmen olarak yaptı ve Kuzey Irak Harekâtı'nda görev yaptı. Yüksek lisans sonrası Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'ne araştırma görevlisi olarak atandı ve 2011 yılında emekli oldu. Anar, felsefe bölümü öğrencisi olan Özlem Hanım ile 1999'da evlendi. Okuldan çok kütüphaneye giden Anar, bu nedenle Karşıyaka Erkek Lisesi'nden atılmıştır. Çalışmalarını roman alanında yoğunlaştırmış ve 2018 itibarıyla toplam yedi romanı yayımlanmıştır. Anar'ın 1991'de yazdığı ve yayımlatmak için dört sene boyunca çeşitli yayınevleriyle görüştüğü Tamu adında yayımlanmamış bir romanı da mevcuttur. Romanları genellikle göndermeler içermektedir. Kabaca birkaç örnek vermek gerekirse; ''Amat'' romanındaki İsrafil adlı çocuğun gemi borazancısı olup diriliş düdüğünü çalışı, kıyamet günü Sûr'a üfleyecek İsrâfil'i; alt ambar ise toprak altını ve kabiri sembolize etmektedir. Anar'ın ilk hikâyesi, Mor Köpük dergisinde yayımlanan "Kâfirler İçin Apologia"dır. Aynı dergide, 1985 yılında "Rabnûmâ" başlığıyla bir diğer hikâyesi daha neşredildi. "Yavuz Sultan Selim Han Efendimizin Çaldıran Meydan Muharebesi" başlıklı hikâyesi, Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından çıkarılan Kitap-lık dergisinde yayımlandı. Yiğit Değer Bengi tarafından hazırlanan 1002. Gece Masalları adlı kitapta "İnşaat İşçisi Rıfkı'nın Dehşet Verici Akıbeti" isimli bir öyküsü yer aldı.

Kitab-ül Hiyel Sözleri ve Alıntılar

Tümünü gör
Girişimcilik Durağı

Girişimcilik Durağı

@girisimcilikduragi
·
03 Aralık 2021 01:57
"Dünya’nın kendisi, bir mucize olarak, düşlerden kat be kat daha şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcıydı... Dünyadaki her şey bir mucizeyken insan nasıl hayret etmeden durabilirdi?"
84 etkileşim
Asya️️‍️

Asya️️‍️

@__Asya___
·
05 Haziran 14:54
Ancak kafası o kadar bulanmıştı ki, o gece adamakıllı içtikten sonra bütün kerhaneleri sabaha kadar dolaştı ve Yüksek Kaldırım'daki bütün aşifteleri sıradan geçirdi. Maslahatı bir türlü uyumak bilmiyor, altındaki iki kadın ardı ardına bayıldıktan sonra, Iskender'in dölü, sırada bekleyen üçüncüsünün rahmini suluyordu. Bir süre geçtikten sonra bu artık kesesine yük olmaktan çıkmıştı. Çünkü iktidarına hayran olan kadınların hiçbiri ondan para almıyordu. Fakat bunların hiçbiri kar etmiyor, çünkü o, zekerinin betini bereketini daha iyi görmek istiyordu: Dünyayı kendisine benzer çocuklarla dolduracaktı. Gitgide büyüyen, genişleyen ve çoğalan zürriyeti tıpkı onun gibi olacak, onun gibi düşünecek, onun gibi giyinecek, onun bildiklerini bilip bilmediklerini bilmeyecekti. Babalarına sadık birer evlat olarak, onun varlığının bir parçası, bedeninin bir uzantısı, eli kolu ayağı olacaklardı. Kendisi de onlara tabiatın yedi kuvvetini gösterip dünyayı hiyelle yönetmenin esrarını öğretecek, böylece iktidarı arttıkça artacaktı.
28 etkileşim
Asya️️‍️

Asya️️‍️

@__Asya___
·
06 Haziran 10:39
Esmeralda ise, eğer ressam bir hiyle yapmamışsa, en fazla yirmisinde gösteriyordu. Kalçaları Şah Ismail'in tahtına sığmayacak kadar geniş, beli iki elle kavranacak kadar ince, memeleri de Calud'un koca avuçlarından taşacak kadar dolgundu. Kısacası o kadar şuh, o kadar işveli görünüyordu ki, devri daim makinasına eskisi kadar ilgi gösteremeyen hiyelkår, kendisine ölü bebekler doğurmaya devam eden sekiz karısıyla yatarken daima Esmeralda'yı düşünüyor, gün gelip maslahatının, o koca kalçalar arasındaki hazine mağaralarına duhul edeceğini umuyordu. Onu üzen diğer bir şey de, birinde kızıl digerinde kara yakut bulunan bu iki mağaraya aynı anda girip çıka- bilecek iki anahtarının olmamasıydı. Evet, Iskender'in kudret ve zürriyetinin fışkırdığı o koca mashalatından bir tane daha olsun istiyordu. Kendisini, biri üstte biri altta bu çifte zekeriyle, Esmeralda'yı zevkten feryadlar attırırken hayal ediyor, fışkıran avuç avuç hayat suyunun mağaraları doldurduğunu, yanan yakutların alevini ve ışıltısını söndürdüğünü tekrar tekrar zihninde canlandırıyordu.
25 etkileşim
Ayşe Gül KAPÇAK

Ayşe Gül KAPÇAK

@Aysegulkapcak
·
30 Mart 10:32
Dünyadaki her şey bir mucizeyken insan nasıl hayret etmeden durabilirdi?
3 etkileşim
Asya️️‍️

Asya️️‍️

@__Asya___
·
07 Haziran 10:28
Arapçada "taşıyıcı" demek olan "hammal" , "hamil" ve "hamile" kelimelerinden hangisini kullanacağından emin değildi.
24 etkileşim

Kitab-ül Hiyel İletileri

Tümünü gör
Kitab-ül Hiyel
Kitab-ül Hiyel
romanını okurken
İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay Anar
eğer Osmanlı zamanında yaşayan bir Uzun İhsan Efendi olsaydı, belki de bu çizimleri ve projeleriyle Da Vinci'den daha başarılı ve bilinen bir "hiyelkâr" olabilirdi diye düşündüm.
Ustaların kılınç yapmak için saatlerce ve günlerce dövdükleri demir neden serttir, bilir misin? O, insanoğluna hemen boyun eğmez, çünkü onların, kendisiyle işleyecekleri suçları bilir. Bu yüzden de ortak olacağı günahların bedelini ateşte dövülürken peşinen öder. Zalimlerin kolları kendi erişilmez isteklerine göre çok kısadır. Tutkularının büyüklüğü onları böylece sakat kıldığından, bizim kılınç dediğimiz koltuk değneğini kullanırlar.
Kitab-ül Hiyel
Kitab-ül Hiyel