Açıklamalı Tercüme

Kitabü't- Tevhid

Ebu Mansur El Matüridi
Oluş ve bozuluşa uğrayan her şey bir gün yok olur.
Çünkü bilindiği üzere aynı yapıya ve niteliklere sahip olmak sağlamlaştırır güçlendirir ve büyütür. Bunun ispatı da farklılaşıp ayrışmaktır; bir şey parçalandı mı varlığı ortadan kalkar. Kanıtlanmış oldu ki farklılaşma ve parçalanma yok oluş alametidir yok konuş ihtimali taşıyan bir şeyin ise varlığının kendinden (kadim) olması imkan dahilinde değildir Ayrıca değişme ile ayrışma bir şeyin başlangıcının bulunduğunda (yaratıldığını)da gündeme getirir.Bu noktada “gözlerden kaybolur ama yok olmaz”şeklinde görüş beyan edenin sözü bir anlamı yoktur. Çünkü tabiat duyular ötesi delillerle değil gözle tanınır.Halbuki onun kıdemi duyular dışı delillerle ileri sürülmektedir. Artık bu iddaa ortadan kalkmış durumdadır.Üstelik biz iddianın temelsiz yönünü açıklamıştık hayatının fena bulması ile zatının fena bulması arasında fark yoktur. Bütün güç ve kudret Allah'a aittir.
Sayfa 75
(Ebû Mansûr Rahimehullah)şöyle dedi:Tabiatta gözlenebilen her şeyde mutlaka akıllara hayret verici bir hikmet ve yaratıcısına sanatkârane bir işaret bulunmaktadır. Düşünürler bunun içyüzünü anlamaktan ve yapısının düzenini açıklamaktan âciz kalmaktadır. Her bir düşünür sahip bulunduğu bunca hikmet ve bilgiye rağmen bunun mahiyetine akıl erdirememenin farkındadır.Bu ve benzeri zarûretler kainâta ait fevkaladeliklerin mûcit ve yaratıcısının hikmetini delillendirmekdir.Bütün güç ve kudret Allah'a aittir.
Sayfa 87
Reklam
“İnsan şunu da bilir ki kendisine düşünmemeyi telkin eden his şeytani vesveseden başka bir şey değildir; çünkü böyle bir davranış ancak şeytanın işi olabilir, amacı da kişiyi aklının ürününü toplamaktan alıkoymak, fırsatları değerlendirmesine ve arzusuna ulaşmasına vesile olan bu ilahi emaneti kullanmak konusunda onu korkutmaktır.”
Tabiatın bizzat kendisi ise ilim ve hikmet sahibi bir yaratıcının kudretlerinin delilidir, nurla zulmet de bu ilahi kudret vasıtaları arasında yer almaktadır.
Mutezile sıfatlar görüşü
Kâ’bî’nin konu ile ilgili sözlerinden biri de şudur: “Hakikatte Allahın sıfatı yoktur, sadece O’nu vasıflandıran nitelemesi veya O’na isim nispet edenin adlandırması vardır.”
Sayfa 135
Akıl da Allah’ın bazı sıfatlarla nitelediğine kesinlikle hükmeder. Çünkü Allah Teâlâ’nın, cevherleri ve arazlarıyla birlikte farklı özelliklere sahip bulunan nesneleri yarattığı sabit olunca, fiilin tab’an değil irade ile vuku bulduğu kanıtlanmış olur
Sayfa 125
Reklam
(Bir cismin yapısını koruyan) hayatının fena bulması ile zatının fena bulması arasında fark yoktur. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.
Sayfa 75
ilk, küllün, ikinci ise cüzün cevheridir. Ayrica kullün cevheri cüzün cevheri sayesinde bilinebilmistir, zira küllün cevheri ki-sinin duyu ile ulasabilecegi türden degildir.
Sayfa 157
veya zatı dışında bir sebebe bağlıdır
Allah Teala’dan fiilin sâdır oluşu ezelde değil de sonradan imkan dahiline girmişse, ezelde caiz olmayışı da ya zatından ötürüdür, bu durumda ebediyen böyle devam etmesi gerekir veya zatı dışında bir sebebe bağlıdır, işte tartışma konusunu oluşturan da budur. Zatından ötürü Faik olmayışı gerçek fail niteliği taşımadığı manasına geldiğine göre O’nun bizzat ve ezelden beri fail olduğu ortaya çıkar.
Sayfa 129
Ortaya başlangıç kabul edilecek bir birim konulmazsa hesap diye bir şeyin teşekkül etmesi hiçbir zaman mümkün olmaz. Buna mukabil bit başlangıç oluşmuşsa vuku bulacak artışların temeli bulunmuş olur, artık hesabın artarak ilerlemesi dahi imkan dahilindedir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir. Bu söylenenlere şunu da ekleyelim ki sayının söz konusu olduğu her durumda hesabın başlangıcı söylenir, çünkü sayı bundan hareketle belli bir rakama ulaşmıştır, fakat nihayetinden söz edilemez. Bu nedenle başlangıçla sonuç farklı statülerde yer almışlardır.
Sayfa 79
Reklam
Bir defa algılanmış bulunan mesela insan, ateş veya herhangi bir şeyin tanınması (tekrar algılanması) ancak daha önce tanınanla istidlal edilmesi yoluyla mümkün olur. Şayet insan nesneleri tanımak için önceki bilgileri ve algıları ile istidlalde bulunmayacak olsa hiçbir kimse ile insani ilişkiler içinde bulunamayacaktı.
Sayfa 70
Fikri tartışma (münazara) aslında bir şeyin ya zihnî veya hâricî varlığı üzerinde yürütülür, bu kişi ise bunların hiçbirini kabul etmediği gibi yokluklarını da kabul etmez.
Sayfa 58 - isam
Şayet O, bizzat olmayarak hâlik, rahman ve mütekellim olsaydı bunlarla vasıflanmaması da imkan dahiline girerdi.
Sayfa 142
Allah Teala'nin kendi kelamini, kelami olmayan bir seyle bize duyurmasi mümkündür, her birimizin kendi kelamini tıpatip aynisi olmasa bile baskasina duyurmasi ve Cenab-1 Hakk'in kendi kudretini, ilmini, yaratiklara olan rubabiyyetini tıpatıp aynisi olmasa bile bize bildirmesi gibi.
Sayfa 149
“Şey” başka değil sadece ispattan ibarettir, varlığın ispatından. Çünkü “lâ şey” bir yokluğun (nefiy) ifadesidir. İnsan Allah Teâlâ'nın şey olduğunu ve Allah'ın bunu zatından nefyetmediğini bilir. (...) Cisme gelince, o her sınırlı olanın adıdır. Şey ise sadece bir ispattır. (...) Allah'tan hacimli oluşun (cismiyetin) reddediliş ilkesi mevcuttur.
Sayfa 223Kitabı okudu
Resim