"Üç dil birbirine karışıyordu. Rusça, Almanca, mermice..."
En çok da tarihin tozlu sayfalarından çıkıp gelmiş romanları seviyorum. Çünkü biliyorum birileri tam olarak bunları yaşamadıysa da benzerlerini yaşadılar. Olaylar farklı olabilir ama acılar hep aynı. Hep düştüğü yeri yakıyor. Sadece yürekleri değil, taşı toprağı ve hatta gökyüzünü bile yakıyor. Öyle yakıyor ki, külden karlar düşüyor gökyüzünden, dokunduğu yeri közleyen küller.
Daha önce hiç bu tarzda bir kitap okumamıştım. Hatta kitabın üslubunu görünce okumaktan bir süreliğine vaz bile geçtim. Ama verdiğim en akıllı kararlardan birisiydi tekrar başlamak. Birçok yerinde güldüğüm aynı şekilde çoğu yerinde gözümden bir damla yaşın süzüldüğü bir kitaptı. Son sayfalarını içimi çeke çeke okuduğumu söyleyebilirim.
Okunması gereken kitaplarda ilk sıraları alır bu güzide eser. Benden söylemesi.