Kitle ve İktidar

Elias Canetti

Kitle ve İktidar Sözleri ve Alıntıları

Kitle ve İktidar sözleri ve alıntılarını, Kitle ve İktidar kitap alıntılarını, Kitle ve İktidar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
''Sürü'' kelimesini hayvanlar için olduğu kadar insanlar için de kullanıyorum; çünkü bu sözcük, birleşik ve kıvrak hareketi ve görünürdeki hedefin somutluğunu çok iyi ifade ediyor. Sürü, avını, avının kanını ve ölümünü ister. Peşinde olduğu şeyi ele geçirmek için kıvrak, kurnaz ve dayanıklı olmalı ve hedefinden saptırılmasına izin vermemelidir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Ani olarak yasaklanan dinlerin hepsi intikamlarını bir tür dunyevilesmeyle alırlar.
Reklam
Mütecaviz kitle kurbanını bir kez elde edince hızla dağılır. Tehlike altındaki iktidar sahipleri bu gerçeğin bütünüyle farkındadır ve kitlenin büyümesini engellemek için önüne bir kurban atarlar. Siyasi nitelikli çok sayıda idam yalnızca bu amaçla düzenlenir. Öte yandan radikal partilerin sözcüleri tehlikeli bir düşmanın kamuya açık bir şekilde idamının, düşman partiden çok kendilerine zarar vereceğini çoğunlukla anlamazlar. Kendi yandaşlarının oluşturduğu kitlenin böyle bir idamdan sonra dağılması ve kendi güçlerini daha uzun bir süre yeniden kazanamamaları, hatta belki de hiç kazanamamaları olasıdır.
İnsanoğlu aklını görünmez ölülerle bozmuştur...
Zengin bir insan, bir yönetici ve ünlü kişi arasındaki fark şudur: Zengin bir insan sığır ve tahıl ya da bunların yerini tutacak para biriktirir. İnsanları sorun etmez; biriktirdikleri onları satın almaya yeter. Yönetici insan biriktirir. Tahıl, sığır ya da paraya, insanları elinde tutmak için bunlara ihtiyacı olması dışında, hiçbir değer vermez. Üstelik kendisinden önce var olabilecek ya da onunla birlikte varolan canlı insanlar ister. Kendi zamanından önce yaşamış ya da kendisinden sonra doğanlarla ancak dolaylı olarak ilgilenir. Ünlü kişi sesler korosu biriktirir. Bütün istediği onların kendi ismini tekrarladıklarını duymaktır. İsmini tekrarlayan yeterince ses olduğu sürece bu seslerin ölülere mi, yaşayanlara mı, yoksa henüz doğmamış olanlara mı ait olduğu önemli değildir.
“Emir, emirdir.” Emirler doğaları gereği nihai ve kategoriktir; konunun bu kadar az düşünülmesinin nedeni bu olabilir. Emirler, gerekli oldukları için bize doğal görünürler ve biz onları her zaman var ölmüş bir şey olarak kabul ederiz. Çocukluktan itibaren emirlere alışığızdır, emirler bizim eğitim dediğimiz şeyin önemli bir kısmını oluşturur ve ister iş ya da savaş, isterse din alanında olsun erişkin hayatımızın bütününe nüfuz etmiştir. Bu yüzden emrin gerçekte ne olduğu sorusu neredeyse hiç sorulmamıştır: Göründüğü kadar basit midir; yoksa normal olarak hedefini, yani boyun eğdirmeyi gerçekleştirmesindeki kolaylık ve çabukluğa rağmen, itaat eden kimsede aslında, düşmanca hisler mi uyandırır?
Reklam
İnsan bedeni, çıplaktır ve yaralanabilir bütün yumuşaklığıyla her tür saldırıya açıktır. Üstüne doğru gelen şeyleri dikkat ve kurnazlıkla savuşturabilir, ama yine de ona belli bir mesafeden ulaşmak kolaydır; mızraklar ve oklar onu delip geçebilir. İnsan kalkanı ve zırhı icat etmiştir, kendi etrafına surlar ve kaleler inşa etmiştir; bütün bu önlemlerin nedeni, yaralanmazlık duygusunu çok istemesidir.
Kaçışın doğal sonu hedefe ulaşılmasıdır; bu kitle bir kez güvenliğe kavuştu mu, dağılır. Ne var ki tehlike kaynağında da ortadan kaldırılabilir. Bir ateşkes ilan edilebilir ve herkesin kaçtığı şehir artık tehlike altında olmayabilir. Hep birlikte kaçarlar, ama tek tek geri dönerler ve kısa sürede her şey eskiden olduğu gibi olur. Ancak, sıcak kumlara düşen su damlalarının buharlaşmasına benzetilebilecek, üçüncü bir olasılık da vardır. Hedef çok uzaklardadır, çevre düşmancadır, insanlar açlıktan ölmekte ve bitkileşmektedir. Devrilip geride kalanların sayısı yalnızca bir, iki değil yüzlerce, binlercedir. Bu fiziksel çözülüş ancak yavaş yavaş gerçekleşir, çünkü başlangıçtaki kuvvet kendini uzun bir süre korur; bütün kurtuluş umutları ortadan kalktığında bile insanlar sürünerek de olsa ilerler. Bütün kitle türleri içinde, kaçış kitlesi en büyük inatçılığı sergileyenidir; kitleden arta kalanlar son ana kadar birbirlerinden ayrılmazlar.
Son yüz yılda büyük bir prestij kazanmış olan, proletarya ve üretimin kesin ve özel bileşimi, artış sürüsünün odağını oluşturan eski kavrayışı, kendine özgü bir saflıkta yeniden kurmaktadır. Proletarya en hızlı çoğalan şeydir ve bu çoğalmayı iki yolla gerçekleştirir. Birincisi, diğer insanlardan daha çok çocukları vardır ve böylelikle yeni kuşaklar sayesinde kitleye benzemeye başlar; ikincisi, sayıları, kırlardan üretim merkezlerine akan insanlarla artar. Bu büyüme, okurların, ilkel artış sürüsünün karakteristiği olarak anımsayacakları aynı iki misli büyüme modelidir.
Sayfa 207Kitabı okudu
Çünkü yeni insan nesilleri, tek tek doğdukları ve çok uzun zamanda geliştikleri için sayıca azdı. Daha fazla sayıda olma arzusunun, insanın ait olduğu topluluğun daha kalabalık olması arzusunun, her zaman çok büyük ve acil olması gerekir; üstelik bu arzu sürekli daha da kuvvetlenmelidir. Bir sürünün oluştuğu her vesile, daha fazla insandan oluşan bir topluluk oluşturma arzusunu daha da kuvvetlendirmiş olsa gerek.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Talihli ve iltimaslı durumdaki hayatta kalan, düşenlerin ortasında ayakta durur. Onun için muhteşem bir tek gerçek vardır: Çoğu kendi yoldaşları olan, sayılamayacak kadar çok sayıda insan ölmüşken, ken­ disi hâlâ hayattadır. Ölüler çaresizce yatar; hayatta kalan onların ara­ sında dimdik ayaktadır ve sanki onun hayatta kalması için savaşılmış gibidir. Ölüm ondan uzaklaşıp diğerlerine dönmüştür. Kendisi tehlike­ den kaçmamış, arkadaşlarıyla birlikte ölümün yoluna çıkmıştır. Onlar düşmüştür, o ise gururla ayakta durmaktadır.
Ulusların gerçekte ne olduklarını ortaya koyma girişimlerinin çoğu esasa ilişkin bir kusurla maluldür: Bu girişimler genel bir ulus kavramı tanımlamaya çalıştılar. İnsanlar, önemli olanın doğru tanımı bulmak olduğuna inanarak, ulusun şu ya da bu olduğunu söylediler; bu tanım bir kez bulunursa, bütün uluslara aynı biçimde uyarlanabilecekti. Bu amaçla dil ya da toprağı, yazılı edebiyatı, tarihi, yönetim biçimini ya da ulusal duygu adını verdikleri şeyi tanımlarına kanıt olarak gösterdiler; her halükârda istisnaların kuraldan daha önemli olduğu çıktı ortaya. Bu biraz, canlı birinin böyle ele geçirilebileceğini sanarak giysisini yakalamaya benziyor.
Gizlilik iktidarın ta özünde yatar. Ava pusu kurma edimi özü gereği gizlidir. Saklanan ya da çevrenin renklerine bürünen, hareket edip de kendini açık etmeyen yaratık, kendisini ikinci bir deri gibi gizlilikle örterek bütünüyle gözden kaybolur. Uzun zaman sürebilen bu durum, kendine özgü bir sabır ve sabırsızlık karışımıyla karakterizedir ve ne kadar uzun sürerse, başarı anının beklentisi o kadar şiddetlenir. Ama sonunda başarıya ulaşmak için gözleyen sonsuz sabır gösterme kapasitesine sahip olmalıdır. Bu sabır gereğinden bir an bile önce bozulursa, her şey boşa gitmiş olur ve gözleyen, hayal kırıklığıyla çökmüş bir şekilde en baştan yeniden başlamak zorunda kalır.
“İnsanı, bilinmeyenin dokunuşundan daha çok korkutan hiçbir şey yoktur.”
Cesetlerin oluşturduğu bir yığını yaratan üç önemli ve bildik fenomen vardır. Bunlar birbiriyle yakından ilişkilidir; bu yüzden de farklılıklarını çözümlemek önemlidir. Bu fenomenler şunlardır: savaş, kitlesel intihar ve salgın. Savaşın hedefi düşman ölülerden bir yığın oluşturmaktır. İnsanın kendi halkının sayısı karşılaştırmalı olarak daha büyük olsun diye yaşayan düşmanların sayısı azaltılacaktır. Kendi halkını oluşturan insanların bazılarının da bu süreç sırasında yok olması kaçınılmazdır ama arzulanan bu değildir. Hedef, düşman ölülerinin oluşturduğu bir yığındır ve her savaşçı bu hedefe ulaşmak için kendi kol kuvvetiyle etkin bir çaba gösterir. Kitlesel intiharlarda bu faaliyet insanın kendi halkına karşı döner. Erkekler, kadınlar ve çocuklar, sonunda kendi ölülerinin yığınlarından başka hiçbir şey kalmayıncaya kadar, birbirlerini öldürürler. Bu yok etme eyleminin tamamlanması ve düşmanın eline geçecek hiçbir şeyin kalmaması için ateş kullanılır. Salgında sonuç kitlesel intiharınkiyle aynıdır ama salgın istemli değildir ve bilinmeyen bir güç tarafından dayatılmış gibi görünür. Hedefe ulaşmak daha uzun zaman alır; insanlar sıradan bütün ilişkileri feshederek korkunç bir beklenti içinde yaşarlar.
1.500 öğeden 3.361 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.