Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.28
Kızıl
Stefan ZweigKızıl Yorumları ve İncelemeleri
Kızıl yorumları ve incelemelerini, Kızıl kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Kızıl puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Yoksulluk ve yoksunluk
Stefan zweig'in en çarpıcı en sarsıcı novellalarindan biri olduğunu söyleyebilirim.
Taşradan çıkıp hic tanimadigi
bilmediği yabancı bir kente viyana'ya
tıp öğrenimi okumak üzere
gelen yoksul saf ve temiz bir
çocuğun iç burkan acıklı hikayesini
hafızalara kazinan bir dille anlatiyor.
Senin hikayen...Yanlış duymadın?
Kitap incelemem :) youtu.be/j9EYuCrzPxM
Biraz kendimi gördüm bu kitap da. Bence sizde kendinizi gördünüz. Herkese dokunan hamurumsu ve çıkmak bilmeyen yumuşak yapışkanvari bir tavrı var desem.
İnsan farkedilmek ister, yalnız kalmamak için. Sevmek, farkedilmeyi fişekler. Berger küçük kıza tam da böyle bir ruh halinde yaprak gibi bir o yana bir bu yana yalpalanırken buldu kendini. Evet küçük bir kızı sevdi. Çünkü o bir "ÇOCUK"tu. Ve o çocukluğunu çok buhranlar içerisinde yaşadı. Belki de o kız çoçukluğuydu. Onun, benim, senin... ah kızıl ahh! Çoçuklar bu hastalıklara karşı yetişkinlerden daha dayanıklı oluyorlar; Henüz yaşanmamış hayatlarının gücü bu hastalığı hırpalamasını iyi biliyor.
Henüz yaşanmamış hayatlarınıza, Şerefe...
Kitabı bir oturuşta bitirdim, şöyle ki ben de bu sorundan muzdarip olduğum için duygular çok iyi anlatılmış diye düşünüyorum. Bir şehre ait olamamak, aileden uzaklık, duygusallık insanı inanılmaz yoruyor arkadaşlar, akademik eğitimde çoğu kişi şehir dışı diye yanıp tutuşurken hassas kalpler için bu alışılması zor bi durum. Tavsiye ediyorum arkadaşlar, Zweig'a olan hayranlığım her kitaptan sonra daha da artıyor.
Öncelikle merhaba, yakın zamanda bitirdiğim bu kitabı çok beğendimi söylemeden geçemeyeceğim. Bazı okurların aksine ben Berger'in küçük kızla olan ilişkisini pedofili olarak yorumlamadım. Ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız: Öncelikle benim okuduğum Regaip Minareci çevirisinde, Berger'in küçük kıza karşı hissettiği duygunun "kardeşçe bir sevgi" olduğu vurgulaniyor. Dahası Berger, küçük kızı Karla'ya benzetiyor ve ona karşı da çok benzer duygular beslediği kitabın birçok yerinde açıkça görülüyor eger bunu inkâr ediyorsanız Berger'in sadece pedofili değil, aynı zamanda ensest de olduğunu savunuyor olmalısınız. Diğer ihtimal ise Berger'in gerçekten de küçük kıza karşı aşk hissettiği YANILGISINA sahip olması; sizin de bildiğiniz üzere Berger psikolojik gelişimini daha tamamlayamamış, akranlarınin karşısında çocuk kalmış, mutsuz ve yalnız bir genç. Viyana'da hayalkırıklığına uğramış ve bir türlü aradığı mutluluğa kavuşamamış bir zavallı olarak kendini önemli hissettiği tek yerde, üstüne üstlük özlem duyduğu kız kardeşini andıran bu çocuğa karşı sevginin ötesinde bir takım duygular hissettiğini SANMASI gayet olası. Yanlış anlaşılmaması için Berger'in hâlâ olgunlaşamamış, her yönden çocuklara benzeyen biri olduğuna dem vurmak istiyorum.
Utangaçlığıyla, yabancılarla olan iletişimiyle, görünümüyle tam bir çocuktu, özendiği havalı arkadaşları bile ona alay edercesine "çocuk" dedikçe ezilen yüreği bir gün bir çocuğa, evet 13 yaşındaki bir kıza aşık oldu,gözlerine bakınca kız kardeşini hatırladığı bir kız çocuğuna... aşk denebilir miydi günlüğünün ilk sayfasına yaraşır bir şey yaşamayı umut ederek beklettiği boş defterin ilk cümlesini "yeni bir yaşam başladı" yazdıracak bu duyguya yoksa yabancı bir şehirde kalabalıkların içindeki şiddetli yalnızlık mı ona, bunu yazdırmıştı? İhanetin bedelini mi? yoksa bir çocuğa aşık olmanın bedelini mi ödemişti on üçündeki sevdiğini öptüğünde bulaşan kızıl hastalığıyla? Yoksa "bir yetişkin olarak daima çocuklara ve çocukluğa ait şeylerden dolayı acı çekmiş olması yaşamın simgesi miydi sadece?"
Kızıl- Stefan Zweig // #kitapyorumu
Kızıl Zweig'in yine derin psikolojik betimlemeleriyle, karakterin iç dünyasıyla dolu bir kitaptı. Zweig denilince psikolojik analizlerine aşınayızdır zaten. Karakterin içinde yaşarız olanları. Kitap büyük bir heyecanı, ardından gelen hayal kırıklığını ve en sonunda tam mutluluğa ulaştım denilen anda gelen ölümü anlatıyor. Ve şunu söylemeliyim ki ilk kez bir Zweig kitabında iğrendim. Ana karakterimizin küçük bir çocuğa aşık olması kesinlikle Zweig'den beklemeyeceğim bir kurguydu. O aşka gelene kadar kitap kötü değildi karakterin ruh dünyasında yaşıyor, onhn yerine kendinizi koymaya çalışıyordunuz. Çoğunlukla tanrısal bakış açısıyla yazıldığı için karaktermişsiniz gibi davranmak daha kolay oluyordu. O ana kadar.
Neyse çok uzatmayayım konusundan bahsedeyim.
Barger 17 yaşında üniversiteyi kazanmış bir tıp öğrencisidir. Her üniversiteli gibi o da Viyana'da bulunmak oradaki genç ve modern yaşamı tatmak istemektedir. Viyana'da ilk günü, ilk haftası, ilk ayı geçer gider. Ama Barger mutlu değildir. Bu mutsuzlukla başa çıkmak için önce derslerine ağırlık verir. Labaratuvara ilk gelen, son çıkan odur. Bu çalışkanlığı da onu memnun etmez. Derslere girmemeye başlar. Ve sonunda okulu bırakır. Harap bir haldedir. Bir gün eve geç döner ve anahtarının olmadığını fark eder. Ev sahibi kapıyı açtığında. Ev sahibinin minik kızınız kızıl haatalığına yakalandığını öğrenir. O noktadan sonra hayatı aydınlanır, okuluna devam eder, kız iyileşip ayağa kalktığında herkesi üzen bir şey olur. Barger 2 günlük kızılla mücadelesinden sonra ölür.
Berger üniversiteye kayıt için viyanaya gidecekti. Taşınmadan önce arkadaşları ile aydınlık sokaklar olduğunu ve güzel şeyler beklediğini konuşmuşlar ama taşındığı vakit umduğunu bulamamış ve kendini koca şehirde yalnız hissetmişti. Taşındığı ilk gece komşusu ile arkadaş olmuş ve berger ise komşusu gibi güçlü bir erkek olmak istemişti. Bakalım ilerleyen sayfalarda nasıl bir Berger bizi bekliyor? Aşık, kavgacı, güçlü bir erkek mi acaba? Sizleri merakta bırakmak için bu kadar detaya giriyorum devamında ne olacağını siz şekillendirin hem hayal gücünüz gelişir hemde düşündüğünüz gibi bir sonla karşılaşmazsanız eğer şaşkınlıkla kitabı bitirin. Tahmin etmediğiniz bir son sizleri bekliyor diyebilirim.
Kızıl
Zweig “Kızıl” da 17 yaşındaki bir genç olan Berger’in okumaya geldiği Viyana’ da kendini nasıl mutsuz, yalnız ve korkak hissettiğini anlatıyor. Berger artık okumak istemiyor ve kendini hiçbir şey yapamazken buluyor. Ta ki ev sahibinin kızının kızıl adı verilen bir hastalığa yakalandığını duyana dek.
Kitapta yine çok güzel alıntılar vardı ve sonu da güzel bir kitaptı. Sadece sonunun biraz tahmin edilebilir olması azıcık hevesimi kırdı. Yine de okunması gereken duygu yüklü, çok güzel psikolojik tahliller içeren bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitap bir insanın yalnızlık ile baş başa kaldığı zaman nasıl bir psikolojiye girdiğini neler düşünüp bunun üzerine neler yaşadığını anlatmış bizlere.. Farklı noktalarda sizi bir yerden vurabileceğine eminim. Bir cümle bir kelime bile olsa bir noktada kiminiz kendinizi göreceksiniz ve aklınızda belki 'Acaba bir gün bende..' diye bir cümle geçebilir. Merak etmeyin, çok doğal. Kitabın insanı etkilememesi zor bir durum.
Lafın kısası güzel bir kitap, neden okumayasınız?