Taşradan tıp okumak için büyük umutlarla Viyana’ya gelen Berger’in şehrin, şehir hayatının, o şehrin insanlarının, umutsuzluğun ve ezilmişlik hissinin içinde sürüklenişine şahit oluyoruz ilk önce. Kendisini, cinselliği, kadınları, hayatı yeni yeni keşfetmeye başladığı bir dönemde karşısına çıkan ve Viyana’daki tek arkadaşı olan Schramek’in üzerinde bıraktığı çoğunlukla olumsuz ama benliğini bulması açısından olumlu etkileri, yaşadığı olayları görüyoruz. Her şeyden umudunu kestiği sırada kapı komşusunun kızının hastalığı ve sonrasında gelişen olaylar Berger’in asıl olduğu kişiye, huzura, kendine güvene ulaşmasını sağlıyor.
Kitap oldukça kısa, zamanınız varsa bir oturuşta keyifli bir şekilde okuyabilirsiniz. Hem Zweig’ın alışılageldik ustalığı ve betimlemeleri, hem de çevirinin profesyonelliğiyle oldukça güzel bir okuma oldu benim için. Tavsiye ederim.