Kısa yorumlar, kısa kitaplar, kısa zamanlar
"Şiddet, insan ruhunda bıraktığı derin yaralarla zamanın ve mekânın ötesindedir. Savaşın şiddeti ise ruhun dipsiz derinliklerinde nasıl yankılanıyor bilmek zor."
Arka kapak yazısında yazan bu sözler, kitaba başlamadan önce havaya karışacak denli klişe gelse de kitabı bitirdikten sonra tekrar dönüp okuma ihtiyacı hissettim çünkü gerek yazarı gerek kitabı en iyi böyle özetleyebiliriz.
Evet bu sefer sanatçı ve eseri arasına çizgi koymuyorum çünkü bu çizgi olsaydı eğer şu an bambaşka bir dünyanın mümkün olduğunu hissedebilirdim. Savaş ve getirileri, Garşin'in kalemini bile işgal etmiş durumda. Bütün hayal ve hayat kuşağı bir noktada birleşmiş. Otuz üç yıllık bir yaşamda (ki neler hissettiğini düşününce bu süre bile ona çok gelmiş olmalı) başka bir coğrafyada başka çiçekler açabilecek bir yazar, bütün yeteneğini ve dehasını dünyanın adil olmayan kavramlarına adamış. Okurken umutsuzluğu,hissizliği, zamansızlığı ve ortak kaydedişleri yaşıyorsunuz. Üzüyor,kırıyor.
19. yüzyıl gerçekten bir hengâme, gerçekten insanın en talihsiz zamanlarından biri. Bu talihsizlik içinde bu kadar güzel monologlar yazabilen, kendini bu denli betimleyebilen bir yazarın yalnızca savaş üzerine yazmış olması beni o kadar üzdü ki!
İmkanı olsa neler yazacaktı belki de. Neler gösterecekti bize.
Bir savaş - sonrası el kitabı.
Denir ki Çehov'un öncülüdür Garşin.
Bu dünyadan bizi kırdığı kadar kırgın gittiği kesin.