Kızıl Elma

Pal Fodor

Kızıl Elma Gönderileri

Kızıl Elma kitaplarını, Kızıl Elma sözleri ve alıntılarını, Kızıl Elma yazarlarını, Kızıl Elma yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
tarihçilere sorarsanız Ahmedî’nin İskendernâme’sine derç ettiği Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman, manzum halde olsa da- Osmanlı mazisine dair günümüze ulaşan en eski tarihî kaynaktır.
Sayfa 11 - Yeditepe Yayınevi
456 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Yazar, Kızıl Elma mefkûresinin ne olduğu ve ne olabileceği üzerinde tarihsel bilgileri irdeleyerek anlatıma başlayıp 15.-17.yy arasında Macaristan ve Viyana’nın Osmanlı için bir Kızıl Elma olduğunu ispatlamaya çalışıyor . Eserin sonraki kısımımlarında Osmanlı'nın bu efsanevi mefkûresinin bir gereği olarak Macaristan hudutlarında nasıl bir siyaset yürütüldüğünün izahına gayret gösterilmiş.Uzun ve kısa vadede Türk atlarının yönünü çevirdiği memleketlerin birer ülkü ve hedef haline gelip Kızıl Elma ‘yı ifade ettiklerinin altını önemle çizerek aynı zamanda bu efsanenin nasıl ortaya çıktığı, ne yönde geliştiği ve hangi damarlardan beslendiği analiz edilmekte. Türk tarihi için çok mühim bir kavramın açıklanmaya çalışıldığı eser, bu kavramın izahından başka Macaristan siyasetindeki Osmanlı Devletinin güttüğü manevraları anlamlandırmak konusunda okura alışıgelmişin dışında farklı bir bakış açısı sunuyor.Farklı müelliflerin konu üstünde görüş ve önerilerini ihtiva eden eserimiz bu yönüyle farklı konuları eş zamanlı pekiştirmemize olanak sağlıyor.Bizzat hocam Özgür Kolçak tarafından eksiksiz ve düzgün bir Türkçe çevirisi yapılan eser kanaatimce kitaplığınızda yer vermeniz gereken seçkilerden biri . Son olarak burada sevgili meslektaşıma kitabı bana armağan etme inceliğinde bulunduğu için teşekkür ediyorum ...
Semiha Özcan
Semiha Özcan
Kızıl Elma
Kızıl ElmaPal Fodor · Yeditepe Yayınevi · 20207 okunma
Reklam
“Protestanlara sorulursa ,muzaffer Osmanlıların krallığı ezip geçmeleri ,Macarların günahları yüzünden gazaba gelen Tanrı’nın cezalandırma fiiliydi.”
Sayfa 132Kitabı okudu
Luther,Osmanlılara Tanrı’nın sopayla adam etme kudretinin tecessüm etmiş hali olduklarından “mektep hocaları “ diyordu .
Sayfa 112Kitabı okudu
MACAR KAYITLARINDA VARNA
“Varna Muharebesi (1444) hakkında “ düşmanın değil,ilahi adaletin darbeleriyle tarumar olduk ; barbarların bize galebe çalmalarını sağlayan günahlarımızdan başkası değildi “ diye yazmışlardı .”
Sayfa 111Kitabı okudu
Kızıl Elma mefkûresinin en asli unsuru belirsizliğidir ; bu ele avuca gelmeme hali,belli ki söylencenin sırtına iyice yapışmış .Türkler açısından uğursuz bir akıbeti haber veren kehanete verilen bir çeşit cevaptır .Kızıl Elma ,başka bir ifadeyle ,en son fetih ,mümkün olduğunca uzak bir menzile yerleştirilmelidir ki zaferler olabildiğince devam etsin ve kehanetin öngördüğü yıkım ötelerde bir zamana ertelensin.
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
“Katip Çelebi ,çıkarımlarını sağlam bir teorik zemine yaslıyordu.İbn-i Haldun’un görüşlerinden yola çıkan Katip Çelebi ,”devletleşmiş bir toplumu “ insan vücudundaki dört hılt ,ya da Türkçe ifadeyle suyuğa denk düşen dört ayak üzerine oturan canlı bir bir organizma olarak kabul ediyordu .Toplumu oluşturan dört hılt ; ulema ,askeriye ,tüccar ve reaya idi . Bir devletin serencamı :Büyüme ,olgunluk/durgunluk ve gerileme /zayıflama .Bu evrelerin ne kadar süreceği devletin bünye ve sağlamlığına bağlıydı .Örneğin Osmanlı ,devletin bünyesi kubbeli olduğu için durgunluk dönemini ağır ağır ,zamana yayarak yaşıyordu.”
“Koçi Bey’e sorulursa ,ulemanı hali de pek iç açıcı değildi .Askeri sınıfı avucuna alan fenalıkların hepsi (na-ehil olanların yükselişi,rüşvet,post kavgası) aynıyla ulema tabakasını da zehirliyordu.Hal böyle olunca hikmetin yerlerde sürünmesi ve ulemanın adının halk arasında kötüye çıkması pek tabiiydi.”
Merkezi idare ,eli mahkum ulufeli ordusunu orantısız şekilde büyütmekten başka bir yola gidememişti.Neticede olan kul ordusuna oldu ve safları nereden geldiği belli olmayan kişilerce doldurulan kapıkulu kuvvetleri eski birlik ve canlılığını kaybetti .Başıbozuk hale gelen ocaklar iç huzursuzluğun kaynaklarından biri haline geldi .Oysaki kul ordusu kadim günlerde tımar ehli tarafından dengeleniyordu ;tımarlı sipahilerin çözülüşü diğerlerinin “alemin her yanında hükmünü geçirmesine “ yol açtı.
Sayfa 53 - ÇEVİRİ : Özgür KolçakKitabı okudu
17.yüzyılın başlarında veziriazamlar,memur tayini ve dirlik tevcihlerine her geçen gün daha fazla karışan musahiplere tamamıyla bağlı hale gelmişlerdi .”İmparatorluğun en büyük direği “ olan tımar ordusu bu gelişmelerden nasibini alıyordu:Saray ,boşa düşen tımarları dağıtma hakkını başkalarına tanıyarak sipahi zümresinin geleneksel olarak kendi içinde devreden rütbe ve dirliklerini tahrip ediyordu.Böyle olunca tımar toprakları ve diğer gelir kalemlerinin çoğu ekabir ,saray seçkinleri ve kendi dışında bir çok kethüda ve hizmetkarları adına devasa mülkler biriktiren harem kadınlarının eline geçiyordu.
Sayfa 53 - ÇEVİRİ : ÖZGÜR KOLÇAKKitabı okudu
Reklam
“Basit bir parçalarına ayırma işlemi, hemen her Osmanlı vakayinamesine girmiş üç asli motifin gün yüzüne çıkmasını sağlar :1.Ertuğrul bir Oğuz reisidir.( ya da Oğuzların reislerinden biridir.) 2.Ertuğrul o veya bu şekilde Selçuklu Sultanı Alaeddin ile ilişki içindedir; 3.bu ikisinin irtibatı ve Ertuğrul ‘un önderlik ettiği insanların kaderi bir biçimde Tatarların yapıp ettiklerinden etkilenir .Her kronik bu motifler kümesinden kendine has bir anlatı çıkarma çeşitliliğini sergilese de ortak bir çekirdekten filizlenen bir gelenekten kalem oynatmaya devam etmeleri önemlidir.”
Sayfa 23 - ÇEVİRİ :ÖZGÜR KOLÇAKKitabı okudu
“İkinci tarif biçimine gelirsek ,en başından beri yani hanedanın ilk üyelerinden itibaren din uğruna savaşmak Osmanlı beylerinin en asil uğraşı olagelmişti.Ahmedi’nin temsilinde ortaya çıkan siyasi mesaj ,zamanında buna muhatap olan herkes açısından epeyce açık seçik olmalıydı:Geçmişte bir vakitte üstlenilmiş “gaza” misyonu Osmanlıların o gün için yaptıklarının tamamını meşrulaştırıyordu.En nihayetinde bu ulvi amacın gerçekleşmesine engel olan kim varsa , Osmanlıların onları yola sokması da aynı şekilde dini bir mükellefiyetti.”
Sayfa 25 - ÇEVİRİ : ÖZGÜR KOLÇAKKitabı okudu