Uzaktan bakıldığında ne kadar da aşk kokan bir roman gibi göründü gözüme. Okumaya başladığınızda aslında kitabın geneline yayılan bir belirsizlik, kafa karışıklığı sizi etkisi altına alıyor. Kitabın sayfa sayısı göz önüne alındığında betimlemelerin ne kadar ayrıntılı olacağını anlıyorsunuz zaten. Karakterlerin içine düştükleri çıkmazları bir dizi izler gibi izliyorsunuz. Kafanızda her karakter için gerçek hayattan bir oyuncu bulmak mümkün hale gelmiş kitabın içinde.
Kitabın neden klasikleşmiş olduğunu okurken anlıyorsunuz. Baş karakterimizin kitap boyunca oradan oraya savrulması bu kitabın ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtı adeta. Bazen düşünürken buluyorsunuz kendinizi, "ben olsam nasıl bir yol izlerdim" diye ya da "karar verip eyleme geçmek bu kadar zor olmamalı" diye. Sonuçta hepimiz seçimler yaparak bu hayatta bir yerlere geliyoruz. Bu kitapla yaptığım seçimleri sorgularken buldum kendimi.
Kitabın ismiyle de alakalı şöyle şeyler okudum. Kızılın orduyu temsil ederken, karanın ise kiliseyi temsil ettiği. Bu bilgiyi de edinince kitabın tamamını çok iyi bir şekilde sindirdim. Kitabın genelinde çok sakin bir hava vardı. Tabii ara ara heyecanlandıran noktalar da kitabın geneline çok güzel bir dokunuş olmuş. Klasikleri sevenler, biraz tarihten hoşlananlar için güzel bir alternatif diye düşünüyorum. İyi okumalar şimdiden.