Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap

Recep Alpyağıl

Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap Posts

You can find Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap books, Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap quotes and quotes, Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap authors, Klasik ve Modern Metinlerle Din Felsefesi Dersleri İçin Yardımcı Kitap reviews and reviews on 1000Kitap.
İnsanların özellikle de iyi insanların başlarına gelen felaketlere gelince, tıpkı toprağa serpilen bir buğday taneciğinin meyve vermeden önce sıkıntıya katlanmak zorunda olması gibi çekilen cefaların bu kişilere sonuçta daha büyük bir iyi sağladığından ve bunun sadece teolojik olarak değil fiziksel olarak da doğru olduğundan emin olmalıyız. Bununla birlikte genel olarak başa gelen felaketlerin, bir süre için kötü olsalar da aslında iyi olduklarını söylemek doğru olacaktır. Çünkü bunlar kusursuzluğa giden kestirme yollardır. Benzer olarak fizikte yavaşça mayalanan sıvıların arıtılması çok daha fazla zaman alırken içlerinde çok daha fazla karışımın olduğu sıvılar yabancı parçaları çok daha büyük bir güçle dışarı atar ve çok daha çabuk arıtılır. Bu işlemin ileriye doğru daha güçlü bir sıçrama yapabilmek adına geriye doğru atılan bir adım olduğunu söyleyebilirsin (gu'on recule pour mieux sauter). Öyleyse bu etkenleri yalnızca hoş ve teselli edici olarak degil aynı zamanda tamamen doğru olarak kabul etmeliyiz. Aslında genel olarak mutluluktan daha doğru olan ve doğruluktan daha mutlu ve tatlı olan hiçbir şeyin olmadığını düşünüyorum.
Sayfa 105 - LeibnizKitabı okudu
Şimdiye kadar ileri sürmüş olduklarımdan, dünyada var olan her şeyin ve dolayısıyla zihinlerin olanaklı en yüksek mükemmellik derecesini edindikleri a priori olarak ortadır. Hukuk danışmanlarının söylediği gibi bütün yasayı gözden geçirmeden önce yargıda bulunmak akla uygun değildir. Biz uçsuz bucaksız bir biçimde uzanan sonsuzluğun ancak küçük
Sayfa 104 - LeibnizKitabı okudu
Reklam
Varlık anlamı bir illete bağlıdır ve o varlık illetidir; yokluk anlamı da bir illete bağlıdır ve o da varlık anlamının illetinin yokluğudur. Bu nedenle biz deriz ki: Mümkün varlığın, bir illetle ve o illete göre zorunlu olması gerekir. Öyle değilse, illetin varlığı esnasında ve o illete göre yine mümkün olur. Bu durumda da varlık ve yokluktan herhangi biri belirginleşmeksizin varolması ve olmaması mümkündür. Bu ise illetin varolması sayesinde yokluktan çıkıp varlığının belirginleşmesi veya varlık tarafının değil de yokluk tarafının belirginlik kazanması için yeni baştan üçüncü bir şeyin varlığına muhtaçtır. Böylece üçüncü şey, diğer bir illettir ve söz sonsuza kadar uzar gider. Sonsuza dek uzadığında ise, bu uzamaya rağmen, onun varlık tarafı belirginlik kazanmaz ve dolayısıyla gerçekleşmez. Bu da imkânsızdır. İmkânsızlığın nedeni yalnızca illetler silsilesinin sonsuza dek sürmesi değildir -çünkü bu, bu yerde imkânsızlığı henüz kuşkulu bir boyuttur-aksine o şeyin kendisi sayesinde belirginlik kazanacağı bir boyutun henüz varolmamasıdır. Oysa onun mevcut olduğu varsayılmıştı. Şu halde varlığı mümkün olan her şey, illetine kıyasla zorunlu olmadıkça var olamaz.
Sayfa 99 - İbn SinaKitabı okudu
Zorunlu ve mümkün her varlığın kendisine özgü özellikleri vardır. Şöyle deriz: Varlık kazanan şeyler, aklen iki kısma bölünebilirler. İlki, zâtı dikkate alındığında varlığı zorunlu olmayandır. Onun varlığı imkânsız da değildir, yoksa var olamazdı. Bu şey, imkân sahasındadır. İkincisi, zâtı dikkate alındığında varlığı zorunlu olandır. Deriz ki: Varlığı, zâtı gereği zorunlu olanın illeti yoktur. Varlığı, zâtı gereği mümkün olanın ise, illeti vardır. Varlığı, zâtı gereği zorunlu olanın varlığı bütün yönlerden zorunludur. Varlığı zorunlu olanın varlığının bir başka varlığa denk olması, böylece her birinin varlığın zorunluluğunda eşit olmaları ve birbirlerini gerektirmeleri mümkün değildir. Zorunlu varlık'ın varlığının, bir çokluğun toplamı olması kesinlikle mümkün değildir. Zorunlu varlık'ın hakikatinin herhangi bir yönden müşterek olması mümkün değildir. Böylece bizim bu düzeltmemizden şu sonucun çıkması gerekir: Zorunlu varlık, ne görelidir ne değişkendir ne çokluktan oluşmuştur ve ne de kendine özgü varlığında başka varlıkla ortaktır.
Sayfa 98 - İbn SinaKitabı okudu
Biz âlemdeki varlıklar arasında canlı, kâdir, akıllı ve bir şeyler tahsil edeni, yani insanı görürürüz. Sonra onun olgunlaştığını da görürüz. Bilir ve tasdik edersin ki, insanın, yaşamının ilk aşamasında canı ve gücü olmayan ölü bir nutfedir. Bu, daha sonra alakaya, ardından mudğaya, sonra da ana rahminden dünyaya çıkıncaya kadar halden hale dönüşür. Bilir ve tasdik edersin ki, insan bu durumda iken kendi mahiyeti ve oluşumu hakkında cehalet içerisindedir. Aklı, tasavvuru, mahareti ve anlayışı belli bir olgunluk seviyesine ulaştıktan sonra, bu olgunluk halinde, bedeninde kıl, ter veya herhangi bir şey ihdas edemez. Öyleyse, nasıl kendi kendinin muhdisi, bu eksik halinde, bir şekilden başka bir şekle, bir durumdan başka bir duruma dönüştürücüsü olabilir? Bu onun olgunluk durumunda bile bâtıl olduğuna göre, eksiklik durumunda da böyle olması akla daha uygundur. Geriye, onu vareden bir muhdisi, şekillendiren bir musavviri ve halden hale geçiren bir nakledicisinin olduğundan başka bir şey kalmaz. İşte o, bütün kusurlardan münezzeh Allah Teâlâ'dır.
Sayfa 82 - BakıllanîKitabı okudu
Haksız kayırmacılıktan, yanlış inançların savunulmasından, o inançların yol açtığı üzücü hatalı davranışlardan ve onlardan birinin genel kabulü sonucu ortaya çıkan kötülüklerden hepimiz çok ıstırap duymuşuzdur. Fakat kolayca inanma özelliği muhafaza edilip, desteklendiği ve değersiz nedenlere dayanarak inanma alış-kanlığı beslenip, daimi kılındığı sürece daha büyük ve daha yaygın bir kötülük ortaya çıkacaktır. Eğer ben birinden para çalarsam, sadece servetin bir kişiden digerine nakledilmesi bir zarar oluşturmayabilir. Sözgelimi, parası çalınan kişi bunu fark etmeyebilir ya da bu, o kişiyi parasını kötü yolda kullanmaktan korumuş olabilir, Fakat yine de ben, insanlığa karşı büyük bir hata işlemiş olmaktan kendimi kur-tarmış olmam. O hata, kendime karşı dürüstlüğümü yitirmemdir. Toplumu yaralayan şey, servetin yitirilmesi değil, toplumun hırsız yatağına dönüşmesidir. Bu nedenle, iyilik doğurabilecek bir kötülüğü de yapmamamız gerekir. Zira o büyük kötülük bir şekilde gelir; bu sebeple bir kötülük işlediğimizde bununla yaftalanırız. Benzer şekilde, yetersiz delillerle bir şeye inanma konusunda kendime izin verirsem, salt bu inanç ile büyük bir zarar oluşmayabilir; hatta o inanç, sonuçta doğru da çıkabilir ya da ben onu harici eylemlerle sergileyecek imkânı hiç bulamayabilirim. Fakat insanlığa karşı büyük bir hata yapmış olmaktan kendimi kurtaramam. O hata da kendimi safdil |kolay aldatılır haline getirmemdir.
Sayfa 67 - William K.CliffordKitabı okudu
Reklam
50 öğeden 51 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.