Usta kalemin, her zamanki gibi iğne oyası inceliği ve güzelliği ile işlenmiş satırları okutuyor kitabı.
Kitabın başında ‘roman’ dese de bana göre tam bir roman değil, ‘gezi’ kitabı denildiği de vaki. Tam bu anlamı tanımlamadan da ırak geldi bana,
Hayatının bir bölümünü ki, uzun zaman isteyipte yapamadığı bir düşü gerçekleştiren yazar, o anlarını yaşadıklarını geçmişindeki yaşadığı içsellikleriyle dillendiriyor. Bu bakımdan tam da ‘anı’ kitabı diyemiyorum.
Bir Gazap Üzümleri, bir Cennetin Doğusu, bir bitmeyen Kavga değil kısacası.
Amerikayı merak edenler, Amerikayı bilenler ve Amerikalılar için belki başta rehber olmak üzere çok şey olabilir bu kitap.
Şunuda itiraf etmeliyimki, Amerikayı anlatırken hedefe koyduğu işaret nişangahlarını muhteşem bir tarzda eleştirerek, tahlil ederek, mukayese ve muhakeme ederek, Amerikadaki insanların, kentlerin, insan ilişkilerinin nasıl değiştiğini kimi yerde hicivle-espriylen, bazan duygusallıkla, zaman zaman da tesbit ve önerileriyle ele alıp on iki den vuruyor.
Ben kitabın anlatım ve diline hayran oldum. Ama ne yazık ki çevirmenlerin bazı noktalarda bu tadı bozduklarıda oluyor. Bu kitaptada karşıma çıktı.
Bir de Salinas’a gelişindeki ve Şikagoyu anlatındaki duygusallığa hayran oldum.
