20. yy'ın hemen başında eserlerini vermiş Çek yazar Jaroslav Hašek, kendi hayatındaki yoksulluğa bağlı olarak edindiği tecrübeleri okuyucuyu rahatsız etmeyecek şekilde eserlerine samimi bir şekilde aktarabilmiş bir öykücüdür.
Türk okurları ya da en azından yaşı belli bir olgunlukta olanlar Hašek'i asıl 'Aslan Asker Şvayk' ile hatırlayacaklardır.
Hašek'teki en belirgin özellik, bana kalırsa, belirli bir mekana tutunamayan bireylerin gerçek zamanda geçtiğine insanı inandıran ama ütopik görünebilecek bir yaşam kesitini etkileyici bir sadelikte anlatabilmesidir.
"Yaroslav," dedi usulca, "yastığımı getirdim sana. Al da başının altına koy. Ben yastıksız uyumaya alışığım; ama senin bilgili bir kafan var, düşüncelerin kırışmasın."
"Bir yolunu bulup ondan kurtulmalıyız."
"Söylemesi kolay... nasıl kurtulacağız?"
"Tutuklatmalı."
"Hangi nedenle?"
"Amma da saçma soru! Birini tutuklatmaya karar verince bu kararı hemen uygulamıyor muyuz? Sonra bir neden buluruz."