Bir arkadaşımın kitaplığında görüp , ödünç alıp okuduğum bir kitap. Ben Turgut Özakman'ın sadece tarih alanında eserleri olduğunu sanıyordum bu kitapla tanışana kadar .Ben kitabı çok beğendim. Bir de yazarın bu tarzı ile tanışın derim.
Bu kitabı okuduğumda alt üst oldum. Aynı duyguları siz de yaşar mısınız bilemem ama duygularımı bu kitap kadar allak bullak eden bir kitap daha okumadım.
İlginç bir konu, farkli bir son oldu. Cumhuriyet donemine deginmesi guzel olmus. Cesaret edilmesi zor bir ask konu edilmis. Acikcasi yazmakta cesaret ister. Okumazsan olmaz denilemez ama kotu bir kitap değildi.
tarihi romanları ile tanıdığımız yazarın roman türündeki eserinde de yine tarihi anekdotlar bulmak mümkün. akıcı ve sade bir dille yazılmış, olayların hızla geliştiği bu eserde toplumun imkansız gözüyle baktığı, çocukluk yıllarında başlayan saplantılı bir sevginin saplantılı bir aşk hikayesine dönüşümü anlatılıyor. yazarın tarihi romanları kadar sevmesem de kısa sürede bitirdim.
Bir akşam, küçük dayım, "Koş bacaksız" diye bağırmıştı, "Kitaplıktan büyük atlası al, gel!"
Şimşek gibi gidip geldim.
"Dünya haritasını aç!"
Açtım.
"Asya'nın en doğu noktasını bul!"
Honda Adası'nın en doğusundaki küt burnu gösterdim.
"İşaretle!"
İşaretledim.
"Şimdi de Amerika'nın en batı noktasını göster!"
Çabucak gösterdim.
"Alaska Yarımadası'nın şu sivri burnu."
"Aferin. Şimdi bu iki noktayı bir çizgiyle birleştir."
Birleştirdim.
"Şimdi sıra Avrupa'nın en kuzey noktasına geldi."
"İşte, Kuzey Buzdenizi'nin en kuzeyindeki şu adacık, dayı."
"Güzel. Şimdi aşağıya kay, Afrika'nın en güneyindeki noktayıda işaretle bakayım."
İğneler Burnu'nu işaretledim.
"Çek bir çizgi, bu iki noktayı da birleştir."
Birleştirdim. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çizgiler tam İstanbul'un üzerinde kesişmişti. Dayım bir sihirbaz gibi güldü.
"İstanbul bu işte! Dünyanın merkezi. Tarihin dörtyol ağzı. İnsanların harman olduğu yer. İstanbul'un birçok adı vardır. Bence en anlamlısı, Ümm-ü Dünya, yani Dünyanın Anası. Bakırköy, bu ananın has kızıdır!"