Bizlere birkaç saat, birkaç gün müddetle; bitmek bilmeyen ayı, ağlayan çocuğu, kabaran bakkal hesabını unutturan polis romanına ve yazarlarına karşı şükrandan başka ne his besleyebiliriz?
Her zaman gerine gerine polisiye roman okumaktan zevk aldığımı, polisiye romanın edebiyatın en canlı ve en etkileyici türlerinden biri olduğunu söylerim. Polisiye romanın ikinci sınıf bir edebi tür olduğu biçimindeki zırva fikrin yanlışlığını hep vurgularım.
Sevgi aşkı açıklamaz zira deniz suyu denizi anlatamaz.
...Düşüncemiz, Fransız yazar Jean Cocteau'nun "aşk" için söyledikleriyle örtüşmektedir. Cocteau aşk için şöyle der: "Aşkın tanımı olamaz, aşkın ancak belirgin kanıtları vardır." "Polisiye roman"ın da eskilerin deyimiyle "ağyarına mani, efradına cami" yani kendinden olmayanı içine almayan ama kendinden olanı tam olarak içeren, bir tanımını vermek zordur. Ama bir yapıtın "polisiye" olup olmadığını belirten kanıtlar pekala vardır ve bu türün meraklısı bir okuyucu bunu çoğu zaman fark eder.
Geleneksel eleştiri bağlamında eleştirmenler açısından yanlış olan bir diğer nokta da polisiye roman okurunun küçümsenmesidir. Ülkemizin en yetkin eleştirmenlerinden Fethi Naci bile bu yanlış anlayıştan kendini kurtaramamıştır. İlginç bir Dashiell Hammett incelemesinde "Hammett'in kalemi bir kamera gibidir, sanki yazmaz gösterir; bunun