Bir insan kendi yaşamına ne kadar yabancılaşabilir?
Sahip olduklarını kaybettiği zaman mi ?
Umarsızca geçirilmiş yıllar, anlar , duygular silsilesi ile dolu dünya.
Yanımızdakiler bildiğimiz ve sandığımız gibi değiller.
Bu bütünün en büyük sorunu kişinin kendine yabancı kalması ve boşluklarını maddesel durtuler ile doldurmasından kaynaklı.
Irene'nin durumu da bundan ibaret.
Bakımını geciktirdiği bir ruhun ızdırabı ile karşı karşıya kalan bir kadın.
İnsan en çok beşeriyetinin arka bahçesine gözardı ediyor. Ve yaşadığını iddia ediyor. Sonra en küçük sendelemede ne yapacağını bilemiyor. Çünkü bilmiyor kendini insan.
Konu Irene ama gelgelelim Fritz beye. Bayıldım yaklaşımına, çözümcü oluşuna, tek kalemde silmemesine, hatayı ortak bölüp üstüne düşeni fazlasıyla yapmasına, eşini yargılamamasına, hala kurtarılacak bir şeylerin olduğuna inanmasına, sabrına, ve adamlığı kuvvette aramayışına hayran kaldım hayran...
Ahh Fritz seni alıp, ellerimle heykelini yontmak istiyorum. Bir adam ancak böyle tutmalı yuvasını, yargılamadan. Bir yuva ancak böyle kurtarılırdı bir eş ancak bu kadar iyi olmalıydı. Bir hikaye ancak bu kadar güzel bitirilebilirdi. En çok da aynı yolda yürüdüklerimize yakın olalım, yakın kalalım. Teşekkürler Zweig...