"Belki", dedi İrene kocası ona dikkatlice baktığı ve sesinin titrediğini hissettiği için yüzünü başka yöne çevirerek, "belki de... en yakın hissettiğimiz insanlar karşısında.. en çok utanç duyuyoruz."
Tüm bu olanlar ve unutulanlar aslında kendisinin işlediği bir suç değildi, başka bir kadının suçuydu, bu suç kendisini anlamayan ve hatta geriye dönüp baktığında hiçbir şey hatırlamayan bir kadına aitti. Bu sebeple geçmişte işlenmiş ve zamanın çoktan sildiği bir hata için cezalandırılabilir miydi?
Masaldaki prensesin, sarayın bütün odaları içinde gümüş anahtarla kilitli olanına girmemesi gerekiyordu, fakat o yine de o yasaklı odaya girip kendi sonunu hazırlıyordu.
Kendi kaderi de böyle değil miydi, kendisini de yasak olan şey cezbetmiş ve felakete sürüklememiş miydi?
Yüreğindeki bir şey huzursuzca titriyor, dışarı çıkmak istiyordu. Ve birden bunun ne olduğunu anladı, içine hapsettiği ve özgür olmak isteyen kahkahalar vardı içinde.
Tıpkı şampanya şişeninin mantarının patlaması gibi, çınlayan kahkahalarla küçük tiz sesler yükseldi, durup durup gülüyordu. Ara sıra bu dizginleyemediği coşkusundan utansa bile, hemen sonra tekrar kendisini tutamayıp kahkaha atıyordu.