Shakespeare dahiyane bir şairdir, ama bir mistik değil. Gerçekliğe dair bir hissiyatı vardır, ama sadece biraz, çok belirsiz, rüyada gibi sanki net değil. Hamlet'teki sorusu, bu belirsizliğin göstergesidir. "Olmak ha da olmamak?" bilen bir insanın asla soramayacağı bir sorudur, çünkü seçim şansı yoktur. "Olmak" ya da "olmamak" arasında bir seçim yapamazsın.
Var oluşsal açıdan, olmamak, olmanın tek yoludur. Sen kaybolmadıkça, gerçekten var olamazsın. Anlaması biraz zor gibi görünüyor, çünkü temelinde mantıksız Ama mantık, bir var oluş yolu değildir; var oluş, senin anlayabildiğin kadar mantıksızdır.
Burada var olduklarını düşünenler, aslında yoklar. Ve aslında var olduklarını bilen ve farkında olanlar, varlar.
"Ben varım" fikri, sadece bir fikir, aklın bir yönlendirmesidir. Ama "Ben yokum" farkındalığı, sadece meditasyonun bir çiçek açması olarak var olur. "Ben yokum" gerçeğinin farkına varıldığında, sadece "ben" kaybolur ve geriye saf bir var oluş, tanımlanmamış, sınırlanmamış, lekelenmemiş, saf bir alan kalır.
"Ben" harika bir zindandır. Senin köleliğin ve zihne tutsaklığındır.